Resim: David Brooke Martin

Kutsal Kitap’tan Okunacak Bölüm: Mezmur 103

RAB’be övgüler sun, ey canım! İyiliklerinin hiçbirini unutma! Bütün suçlarını bağışlayan, bütün hastalıklarını iyileştiren, canını ölüm çukurundan kurtaran, sana sevgi ve sevecenlik tacı giydiren…Mezmur 103:2–4

Sık sık, Tanrı’dan bereketler isteyerek dua ederiz. Peki, biz Tanrı’ya nasıl bereket olabiliriz? Bereketlemek, kutsamak sözcüğünün başka bir anlamı da olabilir mi? Burada kullanıldığı haliyle bu sözcük övgü ile eş anlamlı olabilir mi?

Davut, bu güzel Mezmur’da sözle anlatılamayan armağanı, övgü ve minnettarlığa layık armağanları için Tanrı’yı övmektedir.

Ancak eğer dikkatle bakarsak, bu mesajın yazarın canına hitaben yazılmış olduğunu görürüz. Yani, yazar kendisine hitap ediyordu! Bizim de, yazarın kendi ruhuna verdiği bu öğüde kulak misafiri olmamıza izin verilmiştir.

Genelde, birisinin kendi kendine konuştuğunu duyduğumuzda eğlenerek gülümseriz. Ancak bu durumda böyle yapmıyoruz. Bu talimatın herkesin canı için yararlı olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz. Belki hepimizin kendi kendimize bu şekilde telkin yapmamız gerekmektedir. Bunu nasıl yaparsak yapalım, Tanrı’nın şefkat ve iyiliğini hatırlamamız gerektiği kesindir.

“Ey canım” sözü, Kutsal Kitap’ta on dört kez yer alır, bunların on biri Mezmurlar Kitabı’ndadır. Belki de bu, Mezmurlar’ı okumaktan neden bu kadar çok iç huzuru bulduğumuzu açıklar. Övgü ve sevinç dolu bu Mezmurlar’ın birçoğu, kişinin kendi canına ne tür bir tutum alması gerektiği konusunda talimatlardır. Bunlar, içinde bulunduğumuz durum ne olursa olsun, Tanrı’nın iyiliğinin Kendisini sevenler ve Sözü’ne kulak verenler için sonsuz olduğunun hatırlatıcılarıdır.


Hayranlık duymayı bırakırsak, tapınmayı bırakırız.