Resim: freedomz

 Oysa tek Yasa koyucu, tek Yargıç vardır; kurtarmaya da mahvetmeye de gücü yeten O’dur. Ya komşusunu yargılayan sen, kim oluyorsun? —Yakup 4:12

Birisini bağışlamak için harekete geçtiğimizde, yüreklerimize kök salmış olan yargıyla uğraşmak önemlidir. Başkalarını yaptıkları haksızlıklar yüzünden yargılamaya hakkımız olduğunu hissedebiliriz ama Yakup bugünkü ayette yalnızca Tanrı’nın bir insanı mahkûm edebilecek kutsallıkta olduğunu söylüyor. Biz bu yönden O’nun gibi değiliz. Yasayı yaratan Tanrı’dır ve kimlerin kurtulacağına ya da mahvolacağına karar verecek olan yalnızca O’dur. Tanrı’nın yargı konusundaki tekeli O’nun çömlekçi, bizimse sadece kil olduğumuzu hatırlatır. Bizim komşumuzu yargılamak için hiçbir hakkımız yok ve biz böyle yaptığımız zaman Tanrı’nın yetkisini gasp etme riskine gireriz.

Benim ilk danışmanlık verdiğim kişilerden biri olan Sylvia, yargının resmiydi. Kendine özgü doğruluğuyla kocası Phil’i mahkûm etmeye tamamen kendini adamıştı. Phil maddi yönden karısını hayal kırıklığına uğratmıştı. Gerçekten bilgelikten yoksun maddi kararlar almış ve bu da korkunç bir borç yaratmıştı. Sylvia büyük bir aşağılamayla Phil’i boşamış, evi ve çocukları almıştı. Phil’i evinden ve ailesinden sürmekle doğru şeyi yaptığına emindi. Kaşlarını çatarak, “Bunu hak etti” diyordu.

Boşanma sonuçlanınca, Sylvia yeni, parlak geleceğine son süratle yelken açtı. Aslına bakılırsa, onun için endişeleniyordum. Yolunu bulduğundan çok emindi ama ben onun kaybolduğunu biliyordum. Duruşu, ses tonu ve yüreğinin feryadı lütufla değil, yargıyla doluydu. Sylvia’nın kocasını bağışlamayı sabit bir şekilde reddetmesi daha büyük ve daha ciddi bir problemin belirtisiydi: Sylvia, Tanrı’nın kendisi için olan lütfunu anlamıyordu.

Danışma süreci bittikten beş yıl kadar sonra Phil’den kahredici bir mesaj aldım. Sylvia kendi canına kıymıştı. Evi, çocukları ve kazandığı para… hepsi Phil’e geri döndü. Çok daha farklı sonuçlanabilecek olan bir hayatın ironik ve trajik sonu! Sylvia’nın yargısının onu yiyip bitirmesine gerek yoktu. Yargısını söküp atsaydı ve Rab’bin önünde alçakgönüllü bir tutum takınsaydı, hayatı nasıl olurdu? Sıkıntıları süresince Rab’bin iyiliğine ve kontrolüne umut bağlamaya istekli olsaydı, nasıl bir insana dönüşürdü?

Tanrı günahlarımızı bağışladıktan ve bizi kendi ailesine kabul ettikten sonra, yüreklerimizin muazzam bir dönüşüm yaşaması gerekir. Tanrı olmaya çalışmaktan çıkıp, Tanrı’ya tapınmaya doğru ilerleriz. Bu büyük yürek dönüşümünün ortasında, başkalarını yargılamaktan çıkıp, başkalarını sevmeye doğru olgunlaşırız. İnsanları sevmek bazen gerçekten acı verici olabilir. Bağışlama maliyetlidir. Ancak burada, yargılayıcı olmanın yine de çok daha maliyetli olduğunu görüyoruz.

“Tanrı kibirlilere karşıdır ama alçakgönüllülere lütfeder” (Yakup 4:6). Her şeye gücü yeten Tanrı’yla karşı karşıya gelmeyin. Alçakgönüllülük tövbenin anahtarıdır. Eğer yüreğinizde derinlere kök salmış yargı varsa, Tanrı’ya dönün, günahınızı itiraf edin ve O’na yaklaşın. Eğer O’na yaklaşırsanız, O da size yaklaşacağını vaat ediyor. “Rab’bin önünde kendinizi alçaltın, sizi yüceltecektir” (Yakup 4:10).


Kimleri yargılama ve mahkûm etme ayartısı duyuyorsunuz? Bunun yerine, bugünkü ayete göre neden onları bağışlamanız gerekir?