Resim: Suryakant_Sadu
Bir baba çocuklarına nasıl sevecen davranırsa, RAB de kendisinden korkanlara öyle sevecen davranır. Çünkü mayamızı bilir, toprak olduğumuzu anımsar. — Mezmur 103:13–14
Ben toprağım. Siz topraksınız. Pek de hoş bir iltifat değil bu, öyle değil mi? Toprağın tozu bir derttir ve varlığı pek istenmez. Dokunduğunuzda kirlenirsiniz ve yıkamanız gerekir. Burada Tanrı bize kendimiz hakkında kötü mü hissettirmeye çalışıyor? Şükür ki hayır. Bu ayetler daha çok Tanrı’nın ve bizim kim olduğumuza dair doğru düşünmemiz için bir yol sunuyor. Tanrı bizim toprak olduğumuzu anımsıyor, dolayısıyla biz de anımsamalıyız – çünkü bu bizi aslında iyi habere götürür.
Geçmişimizin yaşamlarımıza nasıl ölüm kokusu getirdiğinden söz ettik. Bugünkü ayetler de bunu hatırlatıyor çünkü Kutsal Kitap’ta toprak, ölümlü yapımızın bir sembolüdür. Günün birinde öldüğümüz zaman toprağa döneceğiz (bkz. Yaratılış 3:19). Bu aradaki süreçte yaşıyor olsak dahi, toprak bizimle –özellikle acı verici bir geçmişle mücadele edenlerimizle– ilgili gerçeği yansıtır.
Dolayısıyla evet, biz toprağız. Ve evet, geçmişiniz ölüm kokuyor. Geçmişiniz kendi zayıflığınızın bir onayıdır. Tek başına geçmişinizle güçlü ve sağlam bir şey inşa edemezsiniz. Ancak bugünkü ayetlerde esas olan şey, Tanrı’nın size duyduğu şefkattir. O size baktığı ve geçmişinizi düşündüğü zaman, sevgiyle dolu bir babanın verdiği karşılığı vermektedir.
Siz kendinize ve geçmişinize baktığınızda, belki sadece toz toprağı, yani kirliliği, zayıflığı, başarısızlığı ve ölümü görüyorsunuz. Oysa Tanrı’nın size bakışı böyle değildir.
Bugünkü metnin, metne sadık bir açıklaması şöyle olabilir: “Evet, geçmişimde, geçmiş seçimlerimde ve yaşam tarzımda toz toprak –zayıflık ve ölüm– var.” Ya da belki şöylesi daha anlamlı olur: “Evet, geçmişimde, gördüğüm muamelede ve başıma gelenlerde toz toprak –ölüm– var.” Ve işte iyi haber geliyor: “Ama göklerdeki Babam bana şefkat duyuyor. Benim sınırlarımı biliyor, benim bütün öykümü biliyor ve bana karşı tutumu, beni tümüyle bildiği hâlde merhametli ve sevecendir.”
Geçmişiniz hakkında Kutsal Kitap’a uygun bir biçimde düşünmenin bir yolu budur. Bu, vurguyu doğru kişi üzerine çevirir. Sizin yaptıklarınızı ya da başınıza gelenleri vurgulamaz. Vurgu, size şefkat gösteren Babanız’dadır. Vurgu, zayıf ve ölmekte olan toprağı alarak ona yaşam soluğu üfleyen Babanız’dadır.
Sizin öykünüzün üzerine Kutsal Kitap’ın merceğini tutuyoruz. İyileşmenin ve ilerlemenin olmazsa olmaz bir yönü, vurguyu doğru kişiye çevirmektir. Tanrı’nın bizim hakkımızda neler düşündüğünü bilmek istiyoruz. Bu nedenle geçmişinizi ve ayrıntılarını düşünün ama bunları Tanrı’nın size yönelik şefkatli merceği aracılığıyla düşünün. O’nu sizin geçmişinizi dikkate alır ve size karşı şefkatle yaklaşır bir şekilde tasavvur edin.