Resim: ADragan

İnsan “Tanrı’nın benzeyişi” olarak yaratılmıştır (Yaratılış 1:26-27; Mezmur 8:5-8). İnsanlar Tanrı’nın iyi ve bilge planının ürünüdür. Tanrı’nın yarattığı insan, bütün yaratılış gibi, “çok iyiydi” (Yaratılış 1:31). Buradaki “iyi” kelimesi hem nicel hem de nitel bakımdan insanın eksiksiz, Tanrı’nın yaratma amacına uygun olduğunu gösterir. Irkçılığı (ayrımcılığı) şöyle tanımlayabiliriz: Herhangi birini (olumsuz ya da olumlu bir amaçla) ırkı veya milliyeti açısından ayrı tutarak kendini daha üstün görmek ve bu düşünce temelinde ötekilere davranmak, konuşmak, kategorize eden herhangi bir tavır veya davranışta bulunmak. Irkçılık günahtır, çünkü Tanrı’nın bilgece yaratma amaçları yok sayar. Bizler “insan” olarak özde aynıyız Tanrı’nın gözünde. Yeteneklerimiz, tecrübelerimiz, karakter ve fiziksel (cins mesela) özelliklerimiz farklı ama “öz itibariyle” her insan Tanrı’nın benzeyişi. Kendimize ve başkalarına bakışımızı belirleyen unsur Tanrı’nın bizi bu halimizle yaratması olmalıdır. 

Tanrı kendisini bulsunlar diye ulusların sınırlarını ve zamanlarını saptadı (Elçilerin İşleri 17:26). Yani insanların bütün dünyayı doldurması ve büyük ihtimalle böylece farklı ulusların ve milletlerin olması Tanrı’nın fikriydi (Yaratılış 1:26-28). Ayrıca, her şeyin birbirinden farklılaşması bir şekilde yaratılışın ürünü (krş. Yaratılış 1:4,6-7,14-18’de “ayırma” fiilinin kullanılması) ve Tanrı’nın “dünyayı doldurun” buyruğunun sonucudur (1:28). Soylar ve milletler Tanrı’nın güzel yaratılışının birer parçasıdır. İnsan soyunun çeşitliliği Tanrı’nın bir armağanıdır ve iyidir. İlk insanlar Tanrı’nın buyruğuna uymadıklarında Yahve insanları bütün dünyaya dağıttı (Yaratılış 11:1-9). Yaratılış 10’da verilen “uluslar listesi” büyük ihtimalle Babil kulesinden sonraki dağılımın (Yaratılış 11:1-9) kaydıdır. Babil kulesindeki yargı aslında Tanrı’nın isteğinin yerine gelmesini sağlamıştır. 

Dünyadaki çatışmaların ve anlaşmazlıkların nedeni çoğunlukla ırkçılık, ayrımcılıktır. Toplumsal engeller ırkçılıktan kaynaklanır. Irkçılık günahın sonucudur (krş. Yaratılış 3:14-19’da “düşmanlık”). İnsan hangi soydan olursa olsun günahkardır, hepimiz günahkarlık açısından aynıyız (Romalılar 3:23). “Tanrı’nın benzeyişi” günahtan ötürü bozulduğu ve lekelendiği halde görülmeye devam ediyor (Yaratılış 5:1-3; 9:6-7; Yakup 3:9; 1.Korintliler 11:7-8). Bundan ötürü herhangi birinin yaradılışını (Tanrı’nın benzeyişi oluşunu) yok sayan herhangi bir davranış, karşıdaki insanın kutsallığına hakarettir. Hor görülen unsur sadece soy değil, cinsiyet, yaş, ekonomi ve eğitim seviyesi de olabilir. Ayrımcılık budur zaten. Bizim ilişkilerimizi belirleyen unsurlar bunlar olmasın. Hristiyanların ilişkilerini belirleyen unsurlar İsa’nın ölümü (Efesliler 2:14-16), Tanrı’nın insanları yaratması ve herkesi sevmesidir. Biz hem “kardeş”imizi hem “düşman”ımızı hem de “komşu”muzu sevmemiz lazım (Matta 5:44; 22:39; Yuhanna 13:34-35). Bizden farklı insanlar düşman olsa da olmasa da onları sevmemiz lazım. 

Irkçılık birçok şekle bürünür. Milliyetçilik ırkçılığın bir yönüdür. Önyargıyla insanın belli bir soyunu veya milletini temel alarak onları kutsayan veya lanetleyen yasaları savunur. Milliyetçi dil iddiasına şöyle başlar: “Benim soyum, milletim üstün, çünkü biz….” Milliyetçilikten kaynaklanan siyasal ve bireysel görüşlere dikkat edelim. Ayrıca ayrımcılık oluşturabilecek cinsiyet, ekonomik veya sosyal farklılıkların ilişkilerimizde belirleyici unsur olup olmadığını irdeleyelim. 

İman eden kişi de belirleyici unsurlara sahip değil mi? Tabii sahip, Tanrı’nın kurtarışı bazı geçerli “nitelikleri” ortadan kaldırmaz (bkz. 1.Korintliler 7:22-24; Galatyalılar 3:28) ve bunlar toplumda dışa vurulur ve kabul edilir. Ama bunlar başkalarına yönelik tavırlarımızın belirleyicisi, “senden daha üst seviyede” veya “ondan daha alt seviyede” gibi düşüncelerin dayanağı olmamalı. 

Kilise ırkçılığın görülmediği bir toplum olmalı. Tanrı her şeyi Mesih’te yenilemek ister, (2.Korintliler 5:17), Mesih’te anlamlı kılmak ve birleştirmek ister (Efesliler 1:10). Bu yüzden kilise “yeni insanlık”tır. İnsanları birbirinden ayırt eden unsurlar artık birer engel olarak davranışlarımızı ve düşüncelerimizi belirleyemez (Galatyalılar 3:28; Efesliler 2:11-3:13; Koloseliler 3:11). Her Hristiyan birey yeni yaratıktır, eski görüşünü üzerinden sıyırıp herkese farklı bakar (2.Korintliler 5:16). Hristiyanların yeni kimliği ötekilerden (Türk, Amerikalı, erkek veya kadın, zengin veya yoksul, yaşlı veya genç, vs.) daha önemli bir kimliktir: “Mesih’te!” 

Bazı Örnekler 

İnsanın başka halklara yönelik tutumu kendi ilahiyatını açıklar. Mesela Türkiye’de Kürtlere veya Araplara sırf etnik kökenleri yüzünden farklı muamele göstermek, ötekileştirmek veya olumsuz terimlerle tanımlamak bizim Kutsal Kitap’a göre insanbilimimizin eksik ve yanlış olduğunu gösterir. 

Irkçılık insanın yüreğinin derinliklerinde yatar. Yaratılış 3:14-19’da görülen “ilişkinin ölümü”ne kadar uzanır. Yalnız yeni bir yürek bunu ortadan kaldırabilir (2.Korintliler 5:17; Galatyalılar 3:27-29); yine de yeni bir yürek bile ırkçılığı yenmek için zaman ve emek ister. Irkçılığı gerçekten anlamak ve ırkçılık temelli bakış açısını, düşünce yapısını, alışkanlığını hızla değiştirmek çok zordur. Alışkanlığa dönüşmüş davranış ve düşünce bir gecede ortadan kalkamaz. 

Kişisel olarak ırkçılığın bizi ne kadar derinden etkilediğini görüp anlamamız için bizden farklı insanları bol bol dinlememiz lazım. Mümkün olduğunca bu yöndeki fırsatları kollayalım. Yanlış tutumlarımızın ve davranışlarımızın açığa çıkarmasına izin verelim. 

Kilisedeki yabancı düşmanlığı, nerede bulunursa bulunsun, açığa çıkmalı ve uzaklaştırılmalı. Irkçılık tövbe gerektiren bir tutum, bundan dolayı bu konudaki tövbe de “bir kereye mahsus” değil, süreklilik gösteren bir tutum olmalı. 

Toplumda iş, eğitim, spor alanında vs. insanlara kendi soyları ne olursa olsun becerilerine ve ahlaklarına göre fırsat verilmeli. Gerek iş, gerek eğitim, gerekse hizmet konusunda “ondan üstün, bundan alt” veya “ayrıcalık” fikrine dayalı herhangi bir konumlandırma yapılmamalıdır. 

Ken Wiest 


https://www.e-manetdergi.org