[Resim: Phil Houston]
Bu nedenle, “İmansızların arasından çıkıp ayrılın” diyor Rab. “Murdara dokunmayın, ben de sizi kabul edeceğim.”
Yeşu, İsrailliler’e kentten kendileri için hiçbir şey almamalarını tembihlemişti (Yeşu 6:17-19). Tanrı da daha önce kendilerine, “Göz dikmeyeceksin” diye buyurmuştu (Mısır’dan Çıkış 20:17).
Akan, bu buyrukların ikisine de itaat etmemiş, lanetli şeyi alıp kendi çadırına, eşyalarının arasına gömmüştü. Akan’ın, Tanrı’nın Kızıldeniz’i yarması, içmeleri için kayadan su çıkartması, yemeleri için man ve bıldırcın vermesi gibi güçlü işlerini görmüş ve duymuş olduğu kuşkusuzdu. Tanrı, İsrail ulusunu Kendi özel halkı olmaları için diğer uluslardan ayırmıştı ama belli ki Akan diğerleri kadar öbür uluslardan ayrılmış olmayı istemiyordu. Bir Babil giysisi ile biraz altın ve gümüşe göz dikerek onları çalmıştı. Onun bu günahından ötürü hem İsrailliler, hem de kendi ailesi büyük acılar çekmişti.
Biz de, Mesih için ayrılmış inanlılar olarak dünyaya bakıp dünya mallarına göz diktiğimizde Akan’ın yaptığını yapmıyor muyuz? Kutsallaştırılmış, ayrılmış, Mesih’in kanıyla satın alınmış inanlılar olan bizler, seküler dünyanın sunduğu lanetli şeyleri neden isteyelim ki?
Yabancılar ve konuklar olarak, kendi eşyalarımızın arasına dünyasal hazineleri karıştırmamız gerekmez. “Hazineniz neredeyse, yüreğiniz de orada olacaktır” (Matta 6:21). Dostum, sen gerçekten de Tanrı’ya ait olan şeylere mi yoksa dünyaya ait şeylere mi değer veriyorsun?
Göksel hazineler dünya mallarından daha değerlidir.