Resim: Robert Bye
“Şölen saati gelince davetlilere, ‘Buyurun, her şey hazır’ diye haber vermek üzere kölesini gönderdi. Ne var ki, hepsi anlaşmışçasına özür dilemeye başladılar. Birincisi, ‘Bir tarla satın aldım, gidip görmek zorundayım. Rica ederim, beni hoş gör’ dedi. Bir başkası, ‘Beş çift öküz aldım, onları denemeye gidiyorum. Rica ederim, beni hoş gör’ dedi. Yine bir başkası, ‘Yeni evlendim, bu nedenle gelemiyorum’ dedi.” — Luka 14:17-20
Haddinden fazla sorumluluk üstlendiğiniz oldu mu hiç? Pek çok işe daldınız mı? Yakın zamanda bir arkadaşım iş yerinde yaşadığı stresten söz etti. Her zaman çok çalışmış, projeleri tamamlamış ve iş yerinde saygıyla karşılanmış. Ancak patronu son zamanlarda o kadar çok şey ister olmuş ki, uykuları kaçmaya başlamış; eve sigortaları atmak üzere geliyor, ufak tefek konuları mesele yapıp patlıyormuş. Onu bu kadar uzun saatler boyunca çalışmaya, her telefona cevap vermeye ve çalışma saati dışındaki boş zamanlarında dahi e-posta atmaya neyin mecbur ettiğinden söz ederken, cevap netleşti: Patronunu hayal kırıklığına uğratmak istemiyordu. İşi halleden kişi olarak ün yapmıştı. Bundan gurur duyuyor ve gidişatın değişmesini istemiyordu.
Çok fazla sorumluluk üstlenmek, insan korkusunun bir belirtisi olabilir. Arkadaşım gibi, siz de insanlara hayır demekte zorluk çekiyor olabilirsiniz çünkü onların zihinlerinde sizi yerleştirdikleri kürsüden inmekten korkuyorsunuzdur. Böyle bir şey olduğunda, fazla sorumluluk üstlenmek sadece bir öncelik meselesi değildir. Önceliklerinizi belirleyen şey, insanların sizinle ilgili belli bir şekilde düşünmelerine yönelik ihtiyacınız olmuştur.
Luka 14’teki konuklar göksel şölen davetine katılmayı reddediyorlar; tarlayı, öküzleri ve yeni evliliklerini mazeret gösteriyorlar. Cennet yerine bir çift öküz veya bir tarla mı? Akıllarından ne geçiyordu?! Dünya en önemli şeylerin varlıklı ve ünlü olmak ya da dünyanın zevklerinden kana kana içmek olduğuna dair bizi ikna etmek ister. Bu adanmışlıklar önceliklerimizi kontrol eden alışkanlıklara dönüştüğü zaman, Tanrı’yla ilgili şeyler bizim için önemini yitirir.
Önceliklerimize ve motivasyonumuza yeniden doğru ayar vermenin bir yolu, adanmışlıklarımızı Müjde’nin merceğinde incelemektir. Kralların Kralı bizim gibi günahkârları kendi şölenine davet etmiştir! Bundan daha büyük bir öncelik ve onur yoktur. Daveti verenin kimliğini ve bizim onun konukları olmaya layık olmadığımızı hatırladığımız zaman, öküzler ve tarlalar (ya da öncelik verdiğimiz başka şeyler) o kadar önemli görünmez. Tanrı’ya hak ettiği onuru göstermenin insanı onurlandırmaktan sınırsız derecede daha önemli olduğunu görürüz.
Düşünün ve gelecek ay için takviminizi dua ederek incelemeye vakit ayırın.