Rab’bin önünde kendinizi alçaltın, sizi yüceltecektir. —Yakup 4:10
Hiç kendinize acıdığınız ve kendinizi tamamen yalnız hissettiğiniz oldu mu? Aklınızdan İnsanlar bana aldırmıyorlar, ya da Yaptığım iyilikleri anlamıyorlar gibi düşünceler geçiyor mu? Öyleyse hâlâ benliğe dayalı bir hayat sürüyorsunuz ve gururunuz varlığını hâlâ sürdürüyor demektir.
Matta 18:4, gerçekten alçak gönüllü olduğumuzda çocuksu bir ruhumuz olduğunu ve bize öğretildiğinde mutlu olduğumuzu söyler. Alçak gönüllülük, uysal ve yumuşak huylu olmak, başkalarına kendimizden daha çok değer vermektir. Gurur bize bunu yapabileceğimizi söyler, alçak gönüllülük ise, “Ya Rab, bana yardım et, çünkü ben kendi kendime mahvolmuş bir insanım” der.
Alçak gönüllülüğün doğal bir ürünü olan tevazu, yaşam biçimimiz ve görünüşümüzde görülmelidir. Konuşmalarımızda duyulmalıdır. Boyun eğmek, alçak gönüllülüğün önemli bir öğesidir. Anne babaya, kiliseye, önderlere, öğretmenlere, birbirimize ve Tanrı’ya boyun eğmemiz gereklidir.
Bazı insanlar dua ettiklerinde istedikleri şeyleri kötü amaçla isterler (Yakup 4:3). “Ya Rab, Senin istediğin olsun” diye dua etmek alçak gönüllülük gerektirir.
Musa, “Ben kimim ki?” demişti ama Tanrı’nın işinde kullanılmaya istekliydi. Saul, alçak gönüllüyken çok yararlı olmuş ancak gururlandığında yararsız olmuştu. İsa bizim kusursuz örneğimizdir. Cennetteki tahtından vazgeçip bir ahırda doğmuş ve anne babasına itaat ve vaftiz ile insanlara tabi olmuş ve bizim kurtuluşumuz için hayatını çarmıhta vermişti. Hepimizde İsa’nın düşünceleri olsun, böyle olduğunda dünya aradaki farkı görecektir.
Gerçek alçak gönüllülük acınacak bir kendini alçaltma değil, kendimizi Tanrı’nın bizi gördüğü şekilde görebilme yeteneğidir.