Dürüstçe yaşayanlardan hiçbir iyiliği esirgemez. —Mezmur 84:11

Bu ayet şartlı bir vaattir. Tanrı Kendine düşeni yapmaya hazır bekler ama bizden de kendimize düşeni yapmamızı ister. Dürüstçe yaşamalı ve tökezleyerek doğruluktan uzak yollara sapmamalıyız.

İsa çarmıhta kanını akıttığında günahlarımıza, üzerimizdeki büyük borç yüküne kefaret etmiştir. Biz artık imanla İsa’yı Kurtarıcımız olarak kabul ettiğimizde otomatik olarak Tanrı’ya ait oluruz, O’nun ailesine evlat olarak kabul edilir ve “Tanrı’nın mirasçıları, Mesih’le ortak mirasçılar” haline geliriz (Romalılar 8:17). Şimdi artık Tanrı’ya Babamız diyebiliriz ve O da dua ettiğimizde bizi işitecektir.

Babamız zengindir. “Dağlardaki bütün hayvanlar onundur” (Mezmur 50:10). O bizi, bizim kendi çocuklarımızı sevebileceğimizden çok daha fazla sever. Tüm isteklerimizi olmasa da tüm ihtiyaçlarımızı karşılamayı vaat etmiştir ama çoğu kez ihtiyacımız olandan daha fazlasını verir.

Bir milyoner bize banka hesabının kullanımını sunup onu tüm ihtiyaçlarımız için serbestçe kullanmaya davet etseydi ve biz de paranın zaten bankada olduğunu bilseydik, bu fırsattan yararlanır mıydık yoksa açlığı tercih mi ederdik? Yeryüzünde yaşadığımız her gün, Kutsal Ruh’un yardımıyla yaşamlarımızı, kaynakları yeryüzündeki herhangi bir milyonerinkinden çok daha değerli olan Tanrı’ya emanet edelim.

İman görmeden güvenmektir.