Resim: Scott Osborn

Sizi kutsallara ilk ve son kez emanet edilen iman uğrunda mücadeleye özendirmek için yazma gereğini duydum. —Yahuda 1:3

Bu bölümde iman hakkında çok şey okuyoruz. İnsanlara, Tanrı’nın yaşamalarını istediği şekilde yaşamaları için güç veren, diri bir imandı. Bu iman onlara refah zamanlarında olduğu kadar sıkıntı zamanlarında da yardımcı olmuştu.

Anabaptistler, Reform hareketi sırasında bu imanı kabul eden ve zulüm gören bir azınlıktı. Onlar için yaşanacak bir iman, uğrunda ölmeye değer bir imandı. Bu kişiler büyük zulümler altında zaferli bir şekilde öldüler. Dirk Willems, hayatını kurtarmak için kaçtıktan sonra kendisini yakalamak isteyen adamın donmuş gölün kırılan buzundan göle düştüğünü gördü. (Bu olay 1569 yılında Hollanda’da gerçekleşmişti.) Dirk’in imanı onu, kendisini öldürmek isteyen adama yardım için geri döndürdü. Dirk, adamı buz gibi sudan kurtardıktan sonra tutuklandı ve ölüme mahkûm edildi. Öldüğü gün, doğudan esen kuvvetli bir rüzgâr, alevleri bedeninin alt tarafında tuttu ve bu, Mesih’in bu sadık izleyicisine büyük acı verdi. Yakınlardaki Leerdam kasabasında “Ah Tanrım” diye bağırışı yetmişten fazla kez duyuldu. Sonunda cellat onu çabucak öldürdü. Dirk’in imanı onu sadece o saate taşımakla kalmamış, diri diri yakılmak gibi büyük bir denenme sırasında da onu sadık tutmuştu.

İmanınız sizin için ne yapıyor? Sizi denenme zamanlarında taşıyor mu? Düşmanlarınızı bile sevmenize neden oluyor mu? Bir dua toplantısına ya da Pazar akşamı toplantılarına gitmenizi sağlayacak kadar kuvvetli mi? Yaşamaya değer olduğu kadar uğrunda ölmeye de değer bir iman mı?

İman, hayatın sorunları yerine Tanrı’ya odaklanır.