“Hristiyan”ın kelime anlamı “Mesihçiler”, “Mesih’e iman edenler”,”Mesih’e inananlar demektir. Bu ismi Hristiyanlar kendi kendilerine koymadılar, onlara başkaları tarafından Antakya’da koyuldu. (Elçilerin İşleri 11:25-26) Günümüzde ise boynuna her haç takan Hristiyan zannediliyor, her Avrupalı ya da Amerikalı Hristiyan zannediliyor. Ardından da Hristiyan inancı yargılanıyor. Oysaki imanın ne milleti olur ne de dili! Göksel Egemenlikte, yani Tanrı’nın gözünde değerli olan sadece “yürekler”dir. Tanrı ne boynumuzdaki haça bakar ne okuduğumuz kitapların sayısına ne tanıdığımız kişi sayısına, ne yaptığınız web sitesine, ne yaptığımız paylaşıma, ne de kilisedeki görevimize! Tekrar söylüyorum; Tanrı yüreğe bakar! Az önce saydıklarımın birçoğunu (belki de hepsini) yapıyor olabilirsiniz, kilise için herkesten çok çalışıyor olabilirsiniz. Ama bu sizin Tanrı’yı hoşnut ettiğiniz anlamına gelmez! Tüm bunlar olması gereken Tanrı’nın bizden beklediği şeylerdir. Ancak bunları yaparken “esas motivasyonumuz” Tanrı’nın Yüceliği olmalıdır. Her yaptığımızın amacı bu olmalıdır. Yaptıklarımız ancak bu şekilde anlam kazanır, ancak bu şekilde Tanrı’yı hoşnut eden meyveler verebiliriz. Mesela bir kişi kilisede hiç görev almıyor, fakat yüreği Rab sevgisiyle dolu olsun. Belki de bu kişi dışarıdan bakıldığında bir “dekor” gibi duruyordur. Oysa siz kilisede paylaşım, hizmet, müjdecilik, önderlik gibi hizmetlerde bulunuyor olabilirsiniz. Ama tüm bunları eğer “kendinizi topluluğa kabul ettirmek”, “toplulukta bir yere gelebilmek” için yapıyorsanız hepsi booooş! Hepsi boş diye üzülmeyin, kendiniz için üzülün! Çünkü yaptığınız Tanrı’nın gözünde iyi bir şey değildir.
Gelelim esas konumuza; Hristiyan kime denir? Hristiyan kelimesinin anlamını, gerçek Hristiyan’ın kim olduğunu anlamanız için öncelikle bu “yürek” konusunu kavramanız gerekiyordu. İşte Tanrı’nın gözünde Hristiyan, Mesih’in gerçek takipçisi; yüreği Tanrı sevgisi ve korkusuyla dolu, yaşadığı her an “esas motivasyonu” Tanrı ve O’nun Yüceliği olan kişidir. Böyle birisinin tek hedefi vardır; Mesih’e benzemeye çalışmak! Hiç bir zaman “Ben böyleyim kardeşim, istersen” demez, Mesih’e benzemek uğruna kendi gururunu kırar, kişiliğinden taviz verir, Tanrı’nın önünde ve tüm insanların karşısında kendini alçaltır, her an tam bir alçak gönüllülükle Mesih’e benzemek için daha neler yapabilirim der. Ayrıca bu kişinin Mesih’i takip etmede kullandığı ve kullanabileceği tek kaynak vardır; “Kutsal Kitap”. Bunu üstüne basa basa söylüyorum tek kaynak “Kutsal Kitap” dır. Tüm yardımcı kitaplar, tüm yorumlar, tüm paylaşımlar “Kutsal Kitap”ı daha iyi anlamak içindir, “Kutsal Kitap”a uygun şekilde sağladığı bereketlerle ölçülür. Dolayısıyla gerçek Hristiyan edindiği tecrübeleri, bilgileri de “Kutsal Kitap” ışığında değerlendirir, O’nun süzgecinden geçirir.
Eğer okuduğu kitap “Kutsal Kitap”a aykırı ise dikkate almaz, sadece süzgeçten geçenleri kullanır hayatında!
Gerçek bir Hristiyan’ın “Meyveleri” vardır. Galatyalılar 5: 22.-24. ayette bu çok güzel bir şekilde belirtilmiştir. “Ruh’un meyvesi ise sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir. Bu tür nitelikleri yasaklayan yasa yoktur. Mesih İsa’ya ait olanlar, doğal benliği tutku ve arzularıyla birlikte çarmıha germişlerdir.” Yani gerçek Hristiyan’da Tanrı Kutsal Ruh’uyla kendini belli eder. Bu kişi iman ettiği zamandan itibaren Mesih’e benzemeye başlayan kişidir. Bazen bu uzun sürebilir, hatta çok yavaş da olabilir. Ama mutlaka bir ilerleme, iyiye doğru bir değişim olur. Kişi iman ettiği gibi kalmaz. Çünkü Rab kendi kitabında bizi son güne dek pekiştireceğini kendisi söylemiştir.
1.Korintliler 1: 8-9. ayetler şöyle der; “Rabbimiz İsa Mesih, kendi gününde kusursuz olmanız için sizi sonuna dek pekiştirecektir. Sizi, Oğlu Rabbimiz İsa Mesih’le paydaşlığa çağırmış olan Tanrı güvenilirdir.” Tekrar söylüyorum kişi iman ettiği gibi kalmaz. Ayrıca Rabbimiz de kendisini her Rab diye çağıranın Göklerin Egemenliğine girmeyeceğini, ancak Göklerde ki Baba’nın isteğini yerine getirenin gireceğini söylemiştir. Matta 7: 21-23. ayetler şöyle der; “Beni ‘Rab, Rab’ diye çağıran herkes Göklerin Egemenliğine girecek değildir.Ancak Göklerde olan Babamın isteğini yerine getiren girecektir. O gün birçokları bana diyecek ki; ‘Rab! Rab! Biz senin adınla peygamberlik etmedik mi? Senin adınla cinler kovmadık mı? Senin adınla birçok mucize yapmadık mı? O zaman ben de onlara açıkça şöyle diyeceğim:’Ben sizi hiç tanımadım. Çekilin önümden Ey kötülük yapanlar!”
Dolayısıyla Kurtuluş Tamamen Tanrı’ya tüm yüreğiyle teslim olup, yaşamında meyveler veren, sadece Tanrı’nın yüceliği için çalışan ve bu uğurda yolu sonuna dek tamamlayan kişiye nasip olacaktır! Boynuna haç takanlara değil! Gerçek bir Hristiyan Yaşantısının temelinde şu sözler yatar; Matta 22: 37-39. ayetler; “İsa onlara şu karşılığı verdi; ‘Tanrın olan Rabbi bütün yüreğiyle, bütün canınla ve bütün aklınla sev’. İşte ilk ve en önemli buyruk budur. İlkine benzeyen ikinci buyruk da şudur;’Komşunu (kendinden başka herkesi) kendin gibi sev’.Kutsal Yasa’nın tümü ve peygamberlerin sözleri bu iki buyruğa dayanır.”
Gerçek bir Hristiyan bağlı bulunduğu yönetime “Tanrı’ya hizmet eder gibi” uyar. Kırmızı yanarken yol boş olsa da geçmez, çünkü o kırmızı ışığı Rabbin uyarısı gibi görür. Ülkesini her alanda tüm gücüyle savunur. Çünkü İncil der ki; “Tanrı’dan olmayan yönetim yoktur!” Gerçek bir Hristiyan “Ayaklı bir İncil”dir. Tek amacı Mesih’e benzemek ve Tanrı’nın isteklerini yerine getirmektir. İşte tüm bunları bu dünyada %100 olmasa da uygulayan yada yüreğinden bunları başarmayı arzulayandır, kendi arzularına kapılıp yaşayan değil!