fbpx

İbrahim Tanrı’ya iman etti, böylece aklanmış sayıldı. —Romalılar 4:3

Geriye dönüp hayatıma baktığımda dağların bana onları aşamayacağımı düşündürecek kadar yüksek gözüktüğü zamanları hatırlıyorum. Bundan ötürü onları Tanrı’ya havale ettim ve Tanrı zamanla benim için onları ortadan kaldırdı. İsa, Matta Kitabı’nda, bir hardal tanesi kadar imanımız olsa dağları yerinden oynatabileceğimizi söyler.

İbrahim’in hayatına bir bakalım. Tanrı ona, biricik oğlu İshak’ı alıp kendisine göstereceği yere götürerek kurban olarak sunmasını söylemişti. İbrahim, Böyle bir şey nasıl olabilir ve Tanrı soyumdan gelecek olanların denizin kumu kadar çok olacakları vaadini nasıl yerine getirebilir? diye düşünmüş olabilir.

Ancak Kutsal Kitap’ta İbrahim’in Tanrı’yı sorguladığı şeklinde herhangi bir bilgi göremiyorum. İbrahim sadece Tanrı’ya güvendi. İshak’ı sunsa bile Tanrı’nın onu yeniden diriltebileceğine imanı vardı. Gideceği yere üç günlük yol olduğundan, İbrahim’in yola çıkmak için sabah erkenden kalktığına dikkat edin. Bu İbrahim için tam bir sınav olmuş ve yol boyunca bu işten vazgeçmeye ayartılmış olmalıydı. Ama sadık kaldı ve sona kadar itaatkâr davrandı. Tanrı’nın tam zamanında duruma el atıp İshak’ın hayatını kurtarış öyküsünü biliyoruz.

Tanrı, “Şimdi Tanrı’dan korktuğunu anladım, biricik oğlunu benden esirgemedin” dedi (Yaratılış 22:12). Bence insanlığın ana sorununu iman yetersizliğidir.

İsa, yanına küçük bir çocuk çağırıp, “Size doğrusunu söyleyeyim, yolunuzdan dönüp küçük çocuklar gibi olmazsanız, Göklerin Egemenliği’ne asla giremezsiniz” demişti (Matta 18:3). Bizim de yüce Tanrımız’a çocuksu bir imanla inanmamız lazımdır.

Bir durumun umutsuz olduğunu söylemek, Tanrı’nın gücünden şüphe etmektir.