Resim: sturti
“Bunun üzerine efendisi köleyi yanına çağırdı. ‘Ey kötü köle!’ dedi. ‘Bana yalvardığın için bütün borcunu bağışladım. Benim sana acıdığım gibi, senin de köle arkadaşına acıman gerekmez miydi?” —Matta 18:32–33
Geçen hafta merhametli bir kralın, kölesinin astronomik borcunu bağışladığını gördük. Böyle bir lütuf kendisine sunulduktan sonra borcu bağışlanan kölenin arkasını dönüp kendisine çok daha az borcu olan köle arkadaşının boğazına sarıldığına inanabiliyor musunuz? Arkadaşı ona “Ne olur, sabret! Borcumu ödeyeceğim” diye yalvarırken (Matta 18:29), bağışlamayan bu köle onun ricasını reddetti ve borcunu ödeyene dek onu zindana kapattı. Kölenin bencil davranışı merhametli krala bildirildi. O da bağışlamayan kölesini çağırtıp ona şöyle dedi: “Bana yalvardığın için bütün borcunu bağışladım. Benim sana acıdığım gibi, senin de köle arkadaşına acıman gerekmez miydi?” (32-33. ayet). Kral bu kez bağışlamayan köleyi borcunu ödeyene dek işkencecilere teslim etti.
Bu benzetme bize bağışlama hakkında çeşitli şeyler gösteriyor.
Bağışlamaya razı olmamak anlamsızdır. Köle arkadaş “Ne olur, sabret! Borcumu ödeyeceğim” diye yalvarır. Bağışlamayan kölenin birkaç ayet önce krala yalvarışının yankısıdır bu. Ancak kraldan aldığı merhamet türünü göstermek yerine, bağışlamayan köle kendi arkadaşını cezalandırır. Bağışlamayan kölenin affetmeyişi, kralın merhametinin ışığında anlamsızdır. “Benim sana acıdığım gibi, senin de köle arkadaşına acıman gerekmez miydi?” (33. ayet).
Bağışlamaya razı olmamak Tanrı’nın egemenliğinde kabul edilemez. İsa’nın benzetmenin sonundaki ikazı, bağışlamaya istekli olmamakta diretenleri uyarır. Kralın bağışlamayan köleyi zindana atması gibi, “Eğer her biriniz kardeşini gönülden bağışlamazsa, göksel Babam da size öyle davranacaktır” (35. ayet). Bağışlamanın bedeli yüksek olabilir ama bağışlamamanın bedeli çok daha büyüktür. Eğer bağışlama konusunda kalıcı bir isteksizlik gösteriyorsanız, Tanrı’nın bağışlamasının yüreğinizi gerçekten değiştirmediğinin işaretidir bu.
Bağışlamanın bedeli Tanrı için yüksektir. Bağışlamayan köle, kendisinin ne kadar alacağı olduğunun gayet farkındadır ama kendisinin merhametli krala ne kadar borcu olduğunu gerçekten anladığına dair hiçbir ipucu yoktur. Biz de o köle gibiyiz, değil mi? Tanrı’nın uçsuz bucaksız borcumuzu bağışlamasından çok, insanların bize ilişkilerimizde ne kadar borçlu olduğuna odaklanırız. Doğal insani hâlimiz budur.
Ne var ki Tanrı’nın affının bedeli bizim ödeyebileceğimiz her şeyden çok daha büyüktü – Oğlu’nun yaşamının bedeliydi. Eğer bizim için bu ücreti ödemeye razıysa, biz de –Tanrı’nın yardımıyla– bize haksızlık edenlere merhamet sunabilir miyiz?
Tanrı’nın size yönelik büyük merhametini düşündüğünüzde, kimin borcunu iptal edebilirsiniz?