Resim: Henry Hustava
Bunun üzerine ejderha kadına öfkelendi. Kadının soyundan geriye kalanlarla, Tanrı’nın buyruklarını yerine getirip İsa’ya tanıklıklarını sürdürenlerle savaşmaya gitti. —Vahiy 12:17
Eski Antlaşma’da savaş hakkında çok şey okuyoruz. Şüphesiz, savaş sonuçlarının büyük bir kısmı, askerlerin ne kadar iyi zırhlandığına bağlıydı. Kılıç, sopa, sapan, ok ve yay, mızrak ya da dart gibi savaş silahlarının yanı sıra, kalkan, miğfer, zırh, bacaklar için baldır zırhları (1.Samuel 17:5–7) ve kılıç kını için bir kemer de gerekiyordu.
Golyat adlı dev, bütün silahları kuşanmış, zırhı giymişti ama meydan okuduğu orduların Rabbi, İsrail’in ordularının Tanrısı’nın isminde gelen Davut’u küçümsemişti. Bu yüzden Golyat, zırhına ve böbürlenme dolu sözlerine karşın öldürülmüştü.
Yeni Antlaşma olan İncil, savaşımızın silahlarının insansal silahlar değil, kaleleri yıkan tanrısal güce sahip silahlar olduklarını söyler (2.Korintliler 10:4). Efesliler 6, ihtiyacımız olan zırhın yedi silahtan oluştuğuna işaret eder. Bunlar, belimizin gerçekle kuşatılmış olması, göğsümüzde doğruluk zırhının takılmış olması, ayaklarımıza esenlik Müjdesi’ni yayma hazırlığını giymemiz, iman kalkanı, kurtuluş miğferi ve Ruh’un kılıcı ve dua yolunu kullanmamızdır. Her şeyde Rab’den yol gösterim ararken, bunların yanı sıra, Şeytan’a karşı duracak ve kötü olanın ateşli oklarını söndüreceksek sebat etmek, uyanık ve sağlam durmak gibi özelliklere de ihtiyacımız olacaktır.
Savaş sona erdiğinde, yücelik tacını alacağız.