Resim: Benh Lieu Song

“Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu’nu gönderdi.” 1

Elçi Pavlus, Galatyalılar’a2 yazdığı mektupta, Kurtarıcı’nın dünyaya nasıl geldiğini ve geliş amacını çok yalın sözlerle açıkladı. Tanrı’nın Oğlu İsa Mesih, Eski Antlaşma’ya tamamlamak, yeni bir Antlaşma dönemi açmak için dünyaya geldi. Bu “Yeni Antlaşma” dönemi “Lütuf” çağıdır. Tanrı’nın, Oğlu İsa aracılığıyla herkesi kabul etme zamanıdır.

İsa Mesih dünyaya gelmeden önce Yahudiler dünyanın birçok yerine dağılmışlardı. Sürgünden dönen Yahudiler’in büyük bir bölümü Anadolu’daki Antakya’nın batı kesimlerine yerleşmişlerdi. Atalarının geleneklerini sürdüren ve Tevrat’ın buyruklarına uyan Yahudiler güçlü bir “Diaspora”3 oluşturmuşlardı. Bunlar geleneklerine ve birbirlerine bağlı topluluklardı. Kendilerini Helenler’den ve başka uluslardan farklı görüyorlardı. Sinagoglar kurup etraflarında toplandılar. Sinagoglar Yahudiler’in tapındıkları ve öğretim aldıkları yerlerdi. Tapınma biçimleri vardı. Tevrat’tan bölümler okur, peygamberlerin sözlerini dinlerlerdi. Şabat Günü’nü tutar, erkek çocuklarını sünnet ettirirlerdi. Tevrat’ın çizdiği ahlak kurallarını benimserlerdi. Bunların çoğu İbranice yazıları bilmezdi. Ellerinde Eski Antlaşma’nın Grekçe çevirisi olan “Septuaginta” vardı. Sonradan Hristiyanlığa geçenler, “Mesih”, “Meshedilmiş kişi” terimlerini bilirlerdi.

İlk Hristiyanlar kurtuluş müjdesini yayarken, daha kolay iletişim için Septuaginta’yı kullanıyordu. Pavlus, Müjde’yi yayma gezilerinde sık sık sinagoglara gidip Eski Antlaşma’dan okur, Yahudiler’in umutla beklediği Mesih’in İsa olduğunu anlatırdı. Zaman zaman tartışırlardı, Pavlus’u sinagogtan dışarı atarlardı. Ama yinede ilk iman edenlerin çoğu Yahudi toplumundandı. Yahudiler tek Tanrı’ya güçlü bir şekilde inanır ve inançlarına bağlı kalırlardı. Yeruşalim’de kutlanan Yahudi bayramlarını kutlarlardı.

O sırada Yeruşalim’de, dünyanın her ülkesinden gelmiş dindar Yahudiler bulunuyordu. Sesin duyulması üzerine büyük bir kalabalık toplandı. Herkes kendi dilinin konuşulduğunu duyunca şaşakaldı. Hayret ve şaşkınlık içinde, “Bakın, bu konuşanların hepsi Celileli değil mi?” diye sordular. “Nasıl oluyor da her birimiz kendi ana dilini işitiyor? Aramızda Partlar, Medler, Elamlılar var. Mezopotamya’da, Yahudiye ve Kapadokya’da, Pontus ve Asya İli’nde, Frikya ve Pamfilya’da, Mısır ve Libya’nın Kirene’ye yakın bölgelerinde yaşayanlar var. Hem Yahudi hem de Yahudiliğe dönen Romalı konuklar, Giritliler ve Araplar var aramızda. Ama her birimiz Tanrı’nın büyük işlerinin kendi dilimizde konuşulduğunu işitiyoruz.” 4


 

  1. Kutsal Kitap, Galatyalılar 4:4
  2. Galatya: Anadolu’nun kuzeybatı iç bölgesi. Şimdiki Ankara, Eskişehir, Kü­tahya, Bolu yöreleri…
  3. Diaspora: Sürgünden sonra Yahudiler’in dünyanın her tarafına dağılması.
  4. Kutsal Kitap, Elçilerin İşleri 2:5-11

Anadolu’da Hristiyanlık

Yazar bu kitabın bölümlerini kullanma izni verdi. Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isterseniz, lütfen kopyanızı buradan satın alınız.