Kutsal Topraklardan söz edildiği zaman çoğu kişinin ak lına Filistin ve İsrail gelir; aslında İncil açısından baktığımızda Türkiye de kutsal bir yerdir. Tevrat dönemiyle olan bağlantıyı düşünmesek bile, Türkiye’nin İncil’le yakın bir ilişkisi vardır. İsa’nın ilk izleyicileri ilk kez Antakya’da ‘Hıristiyan’ adını aldılar. Hıristiyanlığın büyük kurucusu Elçi Pavlus Tarsusluydu. Pavlus’un öğrencisi Timoteos Konya yöresindendi. Gelecekteki olayları haber veren İncil’in son bö lümü Vahiy’de sözü geçen yedi kilisenin yedisi de Türkiyededir. Bunlar sırasıyla Efes (Selçuk), İzmir, Bergama, Tiya- tira (Akhisar), Sart, Filadelfya (Alaşehir) ve Laodikya’dır. İlk inananların ziyaret ettiği yerler arasında çoklukla Türkiye’de ki yerler başta geliyor: Asos, Milet ve Pavlus’un görümlerine ev sahipliği yapan Troas. İncil’in kaleme alınmasından sonra oluşan ilk kiliseler, Hıristiyanlığın temel inançlarını belirle mek için Kilise Konseyleri’ni Antakya, Kadıköy, İstanbul, İz nik ve Selçuk gibi belli başlı kentlerde topladılar. Bu kon seylere delege olarak katılan etkin ve saygın kilise önderleri arasında Patara, Laodikya, Pamukkale ve Kayseri’den gelen önemli kişiler vardı. Geleneksel kilise üzerinde derin izler bırakan ilk kilise babaları, Kapadokya kökenlidir. Bununla yetinmek istemiyorsak, ilk kilisenin Grek düşüncesiyle Arap kültürünü aynı potada nasıl erittiğine bakmalıyız. Aslında bu etkileşimler zengin bir kütür karışımına yol açtı. Bu aynı zamanda Hıristiyanlıktaki çeşitliliği ve inançtaki zenginliği de açıklamaya yardım ediyor. İsa, kendisini izleyen bireylerin yaşamlarını çok özel biçimde etkiler; her birey İsa’yı izleyip izlememek konusunda bağımsızca karar verir. Aile, etnik kimlik, kültürel, dinsel ve politik etkenler ne olursa olsun, herkes vereceği karardan bizzat kendisi sorumludur.