İlk kurbanı Tanrı yaptı. Adem ile Havva günaha düşüp, iyi ile kötüyü bildiklerinde çıplak olduklarını gördüler ve bunun kötü olduğunu bildiler. Neden? Çünkü utandılar ve saklandılar. Tanrı ne yaptı? Onların çıplaklığını örtmek için bir hayvan öldürdü ve onun postunu onlara giyecek olarak verdi. Utançlarını, çıplaklıklarını örttü. Bu günahın sonucu olan bir eylem Eğer adam ve Havva günah işlemeselerdi böyle bir şeye gerek kalmayacaktı. Günahın çok ciddi sonuçları olduğunu daha insanlığın başlangıcında görüyoruz.
Tanrı asla günahı hafife almıyor, olduğu gibi bırakmıyor. İşte bu zamanla tüm kültürlerde ve dinlerde günaha karşı kurban sunmayı gerektirdi. Bunun saptırıldığını insan kurban etmeye kadar gittiğini görüyoruz. Tanrı’nın isteği unutulmuş yerini töreler almıştır. Töre kötü güçlerin oluşturduğu ve insanlara benimsettiği zararlı davranışlardır. Törenin kökeni cin kaynaklıdır. Tanrı’nın istemi ve beğenisi yer almaz törede. İlk çağdan günümüze kadar törenin insanları geliştirdiği değil zarar verip gelişimine engel olduğunu görüyoruz. Töre her zaman gericidir. Toplum gelişmesine barışına kardeşliğe aykırıdır. Kurban kesme ile günahların ödeneceği fikri asıl amacından saptı. Şeytan Tanrı’nın yaptığı her şeyin sahtesini yaptığı gibi kurban da amacından saptırdı.
Adem ile Havva’dan sonra kurbana ikinci olarak Habil ve Kainde rastlıyoruz. Habil günahkarlığının bilinciyle Tanrı’ya sürüsünden bir hayvan sunarken, Kain bu bilinçte olmadan kendi emeğinin ürününü sundu. Yani Habil, “günahlarım karşısında çaresiz ve perişanım. Lütfen bağışla” derken. Kain, “Kendi emeğimle beğeni kazanabilirim, çünkü bedelini ödeyerek bağış satın alıyorum” demek istedi ve Habil kabul görürken o reddedildi. Bu da gösteriyor ki kurban Tanrı’nın beğenisine uygun olmalı insan töresine ve aklına değil, sonraki zamanlarda Tanrı’nın kurban için amacını ve sunuş şeklini İsrailoğullarına belirttiğini görüyoruz.
Tanrı bu konuda açık olmuş kuralları ayrıntılarıyla göstermiştir. Yanlış kurban kabul edilemezdi. Neden Tanrı onca hayvanın kesilmesini istedi? Kan görme merakından değil tabiî ki, günahın ciddiyetini göstermek için, hafife alınamayacak sonuçlarını göstermek için. Tanrı’nın kurbanların etine yağına ihtiyacı mı vardı? Elbette hayır. Biz insanların Tanrı karşısındaki yerimizi bilmeye ve hiç unutmamaya ihtiyacımız vardı. Kurban sunmak alçakgönüllü bir tavırdır. Günahı kabul edip bağış beklemektir.
kurban ilk günahla bozulan tüm ilişkilerin bilincinde olmaktır.
ama kurban sunmak gerçek bir bağışlanma kurtuluş getirmemiştir
çünkü defalarca günaha düşülmüş defalarca kurban sunulmuştur.
Tanrı bunun gitgide şöyle bir şeye dönüştüğünü gördü
“günahımı işlerim kurbanımı keserim. Ne kadar, günah o kadar kurban” bu Tanrının istediği şey değil.
Tanrı insanlardan böyle bir ilişki beklemiyor. Günaha düşen insana “kurtarıcı gelecek” diyen Tanrı bunu yaz-boz tahtasına dönen kurban kesmekle olacağını amaçlamadı. Bu Tanrı’nın hiç bir zaman kafasındaki kurtuluş değildi.
Kurban günahlının yerine masumun bunu ödemesidir. Adem ile Havva’nın günahını masum bir hayvan ödedi. Tanrı Adem’e ya da Havva’ya “hadi bakalım bu günah için birbirinizin yerine ölmeniz gerekiyor. Kim ölecek aranızda karar verin” demedi. Kurban edilende günahsızlık asıl amaç. Kusurlu bir hayvan kurban edilemezdi. Sıhhatli iyi hayvanlar kalsın şu hasta ve sakatları kurban edip yüklerinden de kurtulalım düşüncesi yoktu. Kusursuzluk esastı. Bu nedenle Tanrı’nın insanlık tarihine son ve gerçek bir kurtarış sağlamak için girdiğini görüyoruz.
Bizzat kendisi bu kusursuzluğu sunmak için geldi. İsa Tanrı’nın beden almış sözü sadece bir cümle değil. İçeriğinde insanlık tarihinin yattığı çok derin bir ifadedir.
İsa günahlar uğruna ölmeye bir anlamı ile kurban olmaya geldiğin de çok derin anlamlar taşımaktadır.
O kurban olmaya hazırlanırken Tanrı’nın sözünü öğretti. Tanrı insanı ne için yarattıysa insanın o şekilde olmasını ortadan kaldıran, Tanrı’nın amacına karşı gelen ve insanlığı bozan günah, sadece kurban ile ortadan kalkacaktı ama nasıl bir kurban her sene her ay her günahta kesilen hayvanın kanıyla değil çok daha etkili derin ve sonsuz bir kurbanla Tanrı’nın kendi kanıyla. Çünkü bu büyük eylem kusursuzluk gerektiriyordu.
Tanrı’dan daha kusursuz ne olabilir? Tanrı yarattığı insanı çok sevdi çok önemsedi öyle ki onun suç sunusu olmayı kabullendi. Kim Tanrı’ya bunu dayatabilirdi. Evrende böyle bir güç yok. Sadece Tanrı’nın sevgisi bunu yapabilirdi ve yaptı. Baştan söylediğimiz gibi Tanrı’nın gerçek isteği yerine aklı insan töreleriyle karışmış insanlık bunu anlayamıyor. Binlerce yıldır adeta genlerine işlemiş töreler dinler kurbanın ne için olduğunu ona unutturmuş kurban kesiyor. Kan akıtıyor bir geleneği uyguluyor ama düşünmüyor neden bunu yaptım diye kurbanı kesip günahımı bağışlattıktan bir saniye sonra yenilerini işleyeceğini bilmiyor ya da bilmezden geliyor. Ama Tanrı biliyor. O günahla bozulan insan doğasının kurbanla düzelmeyeceğini biliyor. Bu yüzden İsa geldi. Ve günahlarımız uğruna değerli kanının seve seve verdi. Bu lütuftur, karşılıksız bağıştır. Tanrı’nın günah sorununa el koymasıdır. Gelenek kurbanlarıyla oyalanıp günahlarımız içinde kalmayı mı seçeceğiz ya da bu lütfu kabul edip gerçek kurtarışımı?
Asıl soru budur. İnsanlık tarihinin en temel sorusu budur ve en anlayamadığı olay da yine budur. Her yıl kurban kanı akıtmaya devam eden insanlık gitgide bu kestiği kurbanın bile amacından uzaklaşıp, derin bir amaçsızlığın içinde adeta kendi kanında boğulmakta
Durun! Düşünün!
Tanrı kurbanlarınızı istemiyor. Kesip kesip tekrar günahla kirlenen sunularınız sizi kurtaramıyor
İsa Bu amaçla geldi Şeytan kaynaklı tüm insan törelerini yıkıp gerçeğe tanıklık etmek için ve tek gerçek şudur: Asla suçsuz ve masum olamaz bunu kendi çabanızla sağlayamazsınız.
Tanrı sizin zayıf ve kirli doğanızı temizlemek için elini uzattı. İsa’nın kanında arının ve bırakın Tanrı sizde amacını gerçekleştirsin.
Kaynak: İncil (İbraniler 10: 1–18)