Böylece artık yabancı ve garip değil, kutsallarla birlikte yurttaş ve Tanrı’nın ev halkısınız. —Efesliler 2:19

Metnimizdeki ayetin kendilerine hitap ettiği Yahudi olmayan inanlıların elçi Pavlus’tan gelen bu yetkili güvence karşısında çok sevindiklerine kuşku yoktur. Bunlar bize de uzatılmış olan vaatler olduğundan biz de onlardan ötürü seviniyoruz.

Tanrı’ya yabancılaşmış olarak, “…bir zamanlar uzak olan [bizler], şimdi Mesih İsa’da Mesih’in kanı sayesinde yakın kılındık” (ayet 13). Aynı lütuf etkinliği aracılığıyla dünyaya ve onun değer sistemine karşı da yabancı ve konuklar haline getirildik (2.Korintliler 5:17). Bu yüzden ya dünyanın bir dostu olarak Tanrı’nın ev halkına karşı (Yakup 4:4), ya da Tanrı’nın dostu olarak dünyaya karşı, ama hep yabancılar olduğumuz (2.Korintliler 6:14–18) sonucuna varabiliriz.

Tanrı’ya karşı “Artık yabancı olmamak,” O’nun kutsal huzurunda kendimizi artık suçlanmamış hissetmek anlamına gelir. Bunun yerine O’nunla aramızda bir yakınlık, bir bağ hissederek, “Abba, Baba” (Galatyalılar 4:6) diye bağırdığımız anlamına gelir. Aynı şekilde, Tanrı’yla “artık yabancı olmadığımız” bir ilişkide olmak, Tanrı ile dünya arasındaki şiddetli düşmanlığın iyice bilincinde olmamızı ve bu yüzden de dünya ve vatandaşlarına, kendimizi “yabancılar ve konuklar” sayarak bakmamızı sağlar. Kime ait olduğumu bildiğimden, dünyasal biriyle bir bağlantıdayken kendimi rahatsız hissetmek aslında bir bakıma bana kendimi rahat hissettiriyor.

Tanrı’yla artık “yabancı olmadığımız” bir ilişki içinde olduğumuzdan ötürü sevinelim ve dünyaya karşı sadık bir şekilde “yabancı” ilişkisini uygulayalım. Tanrı bunu yapabilmemize yardımcı olsun.

Ya Rab, artık Sana karşı yabancı değilim; ama dünyaya karşı yabancılığım kat kat arttı.