Resim: vetrestudio

Yaşamda karşılaştığımız en zor deneyimler, bizi yalnızca duygusal değil, ruhsal olarak da etkiler ve önceden tutunduğumuz inançları yeniden gözden geçirmemize neden olur. Malatya’da yaşanan olay, akıllarımızda pek çok soru uyandırdı: Tanrı neden bu üç kardeşimizin vahşice katledilmelerine izin verdi? Mesih’e inancım yüzünden nelerle yüzleşmem gerekecek? Tanrı’nın halkına kötülük yapanlara nasıl karşılık vermeliyim? Bir imanlı kendisine zarar vermek isteyenlerle karşılaştığında nasıl davranmalı? Bu Malatya olayıyla ilgili doğrudan hiçbir Kutsal Kitap vahyi olmamasına rağmen, Tanrı’nın sözü, Tanrı halkının çektiği acılarla ilgili birkaç yardımcı nokta sağlamaktadır.  

Bu vahşet olurken Tanrı neredeydi? 

Tanrı’nın varlığı, bizimle olduğu gibi kardeşlerimizle de birlikteydi. Tanrı, sıkıntılı zamanlarında onları terk etmedi. Saldırı sırasında dayanmak için gereksinim duydukları her şeyi onlara verdi: lütuf, Tanrı’nın sözü, cesaret ve güç. İçinde bulunduğumuz koşullar ne olursa olsun Tanrı asla bizi sevmekten vazgeçmez (Romalılar 8:31-39). Tanrı, acı çekmenin ne demek olduğunu İsa’nın ölümü aracılığıyla ilk elden bilmektedir. Çarmıhta bizim için acı çeken Kişi, halkı acı çektiğinde kederlenir ve onların yanında olduğunu hissettirir (İbraniler 2:9-17; 4:14-16). Bu olay, kurtuluşumuzun neye mal olduğunu ve Tanrı’nın acı çekenlere yakınlığını öğretmektedir.   

Tanrı neden bu olayın olmasına izin verdi? 

Kardeşlerimizin karşılaştığı şiddet, dört şeye dikkatimizi çeker: 

  1. Dünya, kendisine değil de Tanrı’ya ait olduğumuz için bizden nefret eder. İsa, dünyanın bizi asla anlamayacağını ve gerçekte bize zulmederek Tanrı’ya hizmet ettiklerini sanacaklarını söylemiştir (Yuhanna 15:18-16:4).  
  2. Tanrı’nın halkı olarak kötülükle savaş halindeyiz. Bu durum bizim açımızdan güçlü bir iman, cesaret, “omuz omuza” birlik ve güç gerektirmektedir (Filipililer 1:27-30).
  3. Şeytan’ın yaptıkları bize göre çok şiddetli olabilir (Şeytan’ın Eyüp’e yaptıkları gibi); yine de Eyüp’te gördüğümüz gibi Tanrı’nın böyle olayların olup bitmesine verdiği iznin bilgece ve iyi nedenleri vardır (bkz. Eyüp 38-42. bölümler). Vahiy Kitabı’nda Şeytan, çoğu kez şehitlerin ölümünün sorumlusu olarak tasvir edilir. Fakat Tanrı, kendi yüce tasarıları için Şeytan’ın eylemlerini dahi kullanır. Tanrı, bu olaydaki şiddetin katılığını bazı kimselerin yüreklerindeki kötülükle yüzleşmelerini sağlamak için kullanacaktır. Daha düşük şiddetteki bir olay gözden kaçabilse de, böyle bir olay kolaylıkla göz ardı edilemez.
  4. Tanrı’nın hem ulusal hem de bireysel düzeyde imanlı olmayanları yargılamaya devam edeceğini unutmamalıyız. Tanrı, masum olanların da zarar görmesini engellemeyerek yargılarını “daha kesin” bir hale getirmektedir. Mesih’e olan imanın uğruna ölmenin Kutsal Yazılar’da bir zafer olarak görüldüğünü ise asla akıldan çıkarmamalıyız. Tanrı’nın egemenliği tümüyle gerçekleştiği zaman şehitlerin ödülleri büyük olacaktır (Vahiy 20:4-6). Üç kardeşimiz bir anda cennetteki evlerine gitmişlerdir. 1.Petrus 1:6-7’de söylendiği gibi, çektikleri acı karşılığında Kurtarıcımız’dan övgüler almışlardır.  

Tanrı burada kilisesini kurmayı sürdürmektedir (Matta 16:18). Bu olay, Tanrı halkına karşı büyük bir darbe gibi görünse de, Tanrı’nın tasarısının yürümesine engel teşkil etmez. Acı çekme ve hatta şehit olma, Tanrı’nın kilisesini arıtmanın, güçlendirmenin ve derinleştirmenin bir parçasıdır (1.Petrus 4:17-19; 5:10; İbraniler 12:1-11).  

Tanrımız mutlak bir şekilde iyi, lütufkâr ve egemendir. Bu inanca dayanarak, Tanrı’nın, kendi esrarengiz bilgeliğiyle, kendini en çok yüceltecek, kötülüğü en az ve iyiliği en yüksek düzeyde tutmayı sağlayacak yolu seçtiğinden emin olabiliriz.  

Tanrı, halkından ne bekler? Şehitlik ölçü müdür?  

Tanrı bütün halkının şehit olarak ölmesini beklemez. Tanrı, her imanlının şiddet dolu insanlarla yüzleşerek kahramanca bir duruş sergilemesini de beklemez. Yine de unutmamalıyız ki savaşımız ruhsal bir savaştır ve bedeli yüksektir (Markos 8:34-38; 9:33-37). Tanrı’nın başkalarını sevme buyruğunu her gün yerine getirmenin bir bedeli vardır. Kişinin canını vermesinin nihai bedeli, her gün ödediğimiz “küçük bedellerin” değerini kanıtlar. Benmerkezcilikten ve günahtan vazgeçerek her gün imanımızın bedelini ödemek konusunda sadık kalmalıyız.  

Tanrı’nın bizden beklediği iman yaşamı, sona dek dayananlara vaat edilen göksel kent ve sonsuz ödüller uğruna zorluklara ve acılara katlanıp dayanmaktır (İbraniler 11).  Dayanarak Mesih’in ve çarmıhın yaşamımızdan, Müjde’nin yalanlardan ve iman etmemiş olanların canlarının kendi rahatlıklarından daha değerli olduğunu gösteririz.  

Bu kardeşler hizmet hakkında bizim bilmemiz gereken ne biliyorlardı? 

Müjde’yi dünyaya duyurmanın bedelsiz olmasını bekleyemeyiz (Koloseliler 1:24-26). Birçokları müjdeyi reddetse de, Mesih’in bize verdiği umuttan söz etmemizin nedeni, iman edecek olan “azınlıktır”.  

Dua etmekte kararlı olmanın ve iyilik yapmanın yanı sıra dünyanın sonuna dek Müjde’yi yaşayarak ve duyurarak kötülükle, savaşılmalıdır (Yaratılış 3:15). Kötülüğü alt etmenin yolu, gerçek uğruna sevgiyle acı çekmektir. Pavlus bunu açık bir biçimde anlamış ve gerekirse canı pahasına acı çekmenin hizmet için “oyunun kuralı” olduğunu öğretmiştir (2.Timoteos 2:3-7). Acı çekmek, bizim bir ayrıcalığımız olup doğru tarafta olduğumuzun da işaretidir (Filipililer 1:27-30).  

Kardeşlerimiz şimdi bize ne söylerdi? 

  1. İsa, çektiğimiz tüm acılara değerdir (Elçilerin İşleri 5:41,42). 
  2. Hizmet uğruna acılara katlanmak boşuna değildir, o nedenle vazgeçmeyin (1.Korintliler 15:57-58). 
  3. Acı çekmek bizi hizmete daha uygun ve etkili hizmetkârlar yapar, çünkü Tanrı’nın bizi nasıl teselli ettiğini açıklayabiliriz (2.Korintliler 1:3-12). Karakterimizi, dayanıklılığımızı ve Tanrı’ya olan güven dolu umudumuzu geliştirir (Yakup 1:3-5; Romalılar 5:5).  
  4. Olanlara  sonsuzluk açısından bakın; böylece dünyasal acılarımız “geçici ve hafif” gelecektir (2.Korintliler 4:16-18).   
  5. Mesih imanlısı olarak Tanrı’nın şu vaadine sahibizdir: Tanrı yeryüzünde çektiğimiz her sıkıntıda hep yanımızda olacaktır ve bu dünyadan göç ettikten sonra, suçlu biri olarak değil, doğru kalmaya gayret eden biri olarak sıkıntı çektiğimiz için bizi ödüllendirecektir. 

İmanlılara saldıran ve zarar verenler hakkında ne düşünmeliyiz? 

Tanrı’nın gerçeğinin yüreklerinde kabul görmesi için dua ederiz. İsa’nın Matta 5:43-48’de buyurduğu şekilde onları sevmeliyiz. Zulme vereceğimiz tepki, Tanrı’nın yücelmesi için bir fırsattır. Biz bağışlarız, çünkü Kurtarıcımız bizi bağışlamıştır. 

Ayrıca Tanrı’nın tasarısının yerine gelmesi için de dua ederiz. Bu tasarı, adil yargılarının sonsuzlukta olduğu gibi yeryüzünde de yerine gelmesini içerir ve bunların tümü O’na yücelik getirir (Romalılar 12:19). 

Kötülüğün galip gelmesine izin vermemesi için dua ederiz; insanların kötü tasarılarının sadece utanç ve yararsızlıkla sonuçlanması için dua ederiz. İnsanların yalnızca adil Yaratıcı Hakim’e (Tanrı’ya) karşı savaşan yaratılmış varlıklar olduklarını anlamaları için dua ederiz (Mezmur 7,9,35).  

Eğer bana zarar verme niyetinde olanlarla karşılaşırsam ne yapmalıyım? 

Pavlus, öfkeli kalabalıktan ve onların saldırılarından kaçtı (Elçilerin İşleri 9:25; 19:30-31); İsa, “ayağınızın tozunu silkin” ifadesini kullandı ve Müjde’yi kabul etmeyenlerden uzaklaşılması gerektiğini vurguladı. Şiddetten ve aleni zulümden kaçmak, korkaklık değil, bilgeliktir. Matta 5:39, gerektiği takdirde şiddet karşısında kendini savunmanın yasaklandığı bir ayet değildir.  

Korku, tehlikeyle yüzleştiğimizde verdiğimiz doğal bir tepkidir. Ölümlüyüz ve bu nedenle bazen “nasıl öleceğimiz” konusu bize sıkıntı verir. Bu sıkıntıyı çekmemeye gayret etmek yerine düşüncenizi Tanrı’ya ve O’nun sağladığı lütufkâr imkânlara (Kutsal Kitap, imanlılar topluluğu gibi) yöneltin. O’nun lütfu yeterli olacaktır. İster hastalık yüzünden ileri bir yaşta ölelim, ister kaza sonucu ya da imanımız uğruna ölelim, yüceliğe geçerken O bize lütuf, cesaret ve güç verecektir (Matta 10:16-42). 

Peki ya yönetimdekiler? 

1.Timoteos 2:1-6’da söylendiği gibi, onlar için dua ederiz. Biliriz ki, yönetimdekiler bir gün dağıttıkları adalet ve korudukları iyi şeyler hakkında adil Tanrı’ya hesap vereceklerdir. Öyleyse yöneticiler kendi yararları için, tüm vatandaşların korunduğu ve Müjde’nin özgürce yayılabileceği bir ortam sağlamalıdır. Bunu onlara hatırlatmamız sadece kendi güvenliğimizi sağlamak için değil, onların ebedi yararı içindir. 

Acı çekmenin, günaha düşmüş bir dünyada yaşamanın bir sonucu ve Tanrı’nın tasarısının bir parçası olduğu unutulmamalıdır. Kardeşlerimizin şehit olmasının kesin nedenini bilemeyebiliriz, fakat sınırsız iyilik, bilgelik ve sevgi dolu Tanrı’nın onların ve bizim acılarımızı kendi yüce amaçları için kullanacağından eminiz. Tanrı’nın kendisi, tüm ihtiyaçlarımızı karşılayacak yeterliliğe sahiptir.

Ken Wiest 


https://www.e-manetdergi.org