Resim: Bobbie Wallace

Ey İsa… beni an. —Luka 23:42

İsa, o korkunç çarmıha iki tarafında iki hırsız olaraktan asılmıştı. Yahudi liderler İsa’yı mümkün olan en kötü şekilde göstermek için bunu özellikle yapmışlardı. Kutsal Yazılar çarmıhlarda asılı olan bu üç kişinin konuşmalarını kaydeder. Hırsızların biri İsa’yı acı ve öfkesini çıkaracak biri olarak görmüştü. “‘Sen Mesih değil misin? Haydi, kendini de bizi de kurtar!’ diye küfretti” (Luka 23:39). Diğer hırsız, mütevazı bir istekte bulunarak, “‘Ey İsa, kendi egemenliğine girdiğinde beni an’ dedi” (Luka 23:42). İkinci hırsız, ortadaki çarmıhta asılı olan ve kendisiyle birlikte acı çeken bu adamda ne görmüştü?

Pavlus, Şam yolunda yere düştüğünde İsa’ya Rab diye hitap etmişti (Elçilerin İşleri 9:5). Petrus dalgaların altına batmaya başladığında İsa’ya Rab diye hitap etmişti (Matta 14:30). Tomas, İsa’nın bedenindeki çivi izlerini inceledikten sonra İsa’ya Rab diye hitap etmişti (Yuhanna 20:28). Ancak bu zavallı hırsız, İsa kendi yanındaki çarmıhta asılıyken İsa’ya Rab diye hitap etmişti! Rab terimi, zafer, kral olmak ve yetki anlamlarını içerir. Bu hırsız, o tepede bütün olup bitenleri anlamadığı halde, yanındaki Kişi’nin İlahi bir Varlık olduğunu hissederek O’na imanla yakarmıştı.

Dostum siz de şimdi, henüz bir seçme hakkınız varken İsa’ya Rab diye hitap edecek misiniz, yoksa sonrayı, artık seçim yapamayacak hale geleceğiniz zamanı mı bekleyeceksiniz? Sonunda herkes O’nun Rab olduğunu kabul edecektir (Filipililer 2:11). İnanlıların, büyük, küçük, kararlar vermeleri gerektiği zamanlarda, “Rab İsa bu kararı onaylayarak gülümseyebilir mi?” sorusunu sorma alışkanlığını edinmeleri lazımdır. Bu, ilk bakışta kısıtlayıcı bir şey gibi görünebilir ama inanlılar bunun gerçek özgürlük ve memnuniyete götüren yol olduğunu görmektedir.

Üç çarmıhta üç adam ölüyordu. Biri günah içinde, biri günaha, diğeri de günah için ölüyordu.