“Bir sürü İncil vardı, İznik ‘te toplanan bir konsey bunlardan dört tanesini seçip diğerlerini yok etti. ”
“Kaç tane İncil var?” sorunun çıkış noktası, düzenlenme nedeni yanlış bilinen İznik Konseyidir.
İznik Konseyi, İsa’dan sonra 325 yılında, İsa’nın kimliği konusunda çıkan bazı farklı görüşleri tartışmak üzere top188
landı. Toplantının amacı İsa’nın kimliği konusuydu, ortalıktan yok edilmesi gereken İnciller değil!
İncil, Tanrı tarafından vahyedildikten hemen sonra yeryüzünün dört bucağında yayılmaya başladı; İsa’yı izleyenler tarafından uzaklara, ta Hindistan’a kadar götürüldü.

Avrupa kıtasında, Kafkasya’da, Anadolu’da, Afrika’nın kuzey bölgelerinde binlerce insan tarafından Tanrı sözü olarak kabul
edildi. Bu arada özgün dili olan Grekçe’nin dışında başka dillere de çevrilmeye başlandı. Kısacası İznik Konseyine
kadar geçen süre içinde önüne geçilemez bir hızla her tarafa yayıldı. Yaşamsal soru, “İznik Konseyinde İncil değiştirildi mi”
değil de, “Bu kadar hızla ve köklü biçimde yayılan İncil dünyanın dört bir yanından toplanıp nasıl yok edildi” olmalıdır.
Konseyin toplanarak karar alıp sonra da tüm dünyaya yayılmış İncil nüshalarını toplaması -bu arada inancından canı pahasına vazgeçmeyen ateşli imanlıların da ikna edilmesi gerek ve yok etmesi sağlıklı bir anlayışın kabul edemeyeceği
nitelikte kötü bir varsayımdır, hem de hiç temeli olmayan!

Bütün İncil nüshalarının toplanmasının ve inanlıların bunları bile bile teslim etmesinin mümkün olmaması, geriye bir
tek seçenek bırakıyor: İznik Konseyinde bu anlamda hiçbir şey olmadı! Bu arada Barnaba İncili diye adlandırılan ve piyasaya sunulan sahte bir İncil vardır. Son yıllarda üzerinde çok durulan bu sahte eser, Hıristiyan ve gayri Hıristiyan bilim adamlarınca incelenip bazı sonuçlara ulaşılmıştır. Eser 12. yüzyıla aittir ve orijinali diye çıkarılan nüsha da İtalyanca’dır. Tarihi, coğrafi ve dini açıdan değersizdir. Sahte eserin sahibi Filistin bölgesindeki yerleri birbirine karıştırmaktadır. İlk yüzyılda bulunmayan şeker, şövalye ve fıçı kavramlarından söz etmektedir. O dönemde olmayan şeylerden söz eden bir eserin doğruluğu, duygusal nedenlerle bile olsa kabul edileme/. Zaten aklı-selim gerçek araştırmacılar, bu eseri çoktan kitaplıklarında layık olduğu yere koydular: Sahte Eserler Bölümü.