Kutsal Kitap’ın ilk bölümü olan Yaratılış’ta şunu okuruz: “Tanrı, Adem’i topraktan yarattı ve ona yaşam soluğunu verdi… Sonra, ‘Adem ’in yalnız kalması iyi değil’ dedi, ‘ona uygun bir yardımcı yaratacağım. Adem’den aldığı kaburga
kemiklerinden birini kadını yaratmak için kullandı. Adem, “‘İşte bu benim kemiklerimden alınmış kemiktir,
etimden alınmış ettir’ dedi. ‘Ona kadın denecek; çünkü o adamdan alındı. ’ Bu nedenle adam anasını babasını bırakıp
karısına bağlanacak ve ikisi bir beden olacak. ’ ”
Bu ayetler Tanr’nın temelini attığı evlilik kurumunu en özlü biçimde anlatıyor. Başlangıçta insanı erkek ve dişi olarak
yaratan Tanrı, bu kurumu kutsayıp yüceltti. Ne yazık ki çağımızda bu kurumun da kutsallığı sorgulanmaya başlandı. Gelişmiş toplumlarda ekonomik yönden bağımsızlığını ilan eden kadın, bu durumu erkeğe egemen olma ölçülerine vardırıyor. Boşanma oranı ürkütücü düzeylere ulaşmış bulunuyor. Tanrısal düzene başkaldırı biçiminde gelişen tepkiler sonucunda birlikte yaşayan kadın ve erkek, evlilik sözcüğüne öcü gibi bakıyor.
Sorulduğunda birlikte yaşadıklarını, birbirlerinin partneri olduklarını söylüyorlar. İşler yolunda gitmezse, herkes
kendi hayatını yaşamaya başlıyor. İncil’in İbraniler bölümünde, “herkes evliliğe saygı göstersin ” deniyor (İbraniler 13:4)
Evlilik dışı ilişkilerin beslediği çağın vebası AİDS’e karşı İncil diyor ki, ” Evlilik yatağı günahla lekelenmesin” (İbraniler 13:4).
Kadın erkek ilişkileri. Tanrı’nın öngördüğü biçimde geliştiği zaman evlilikte mutluluğu yakalamak hayal olmaktan çıkıyor. Çünkü Kutsal Kitap düzeninde “evli erkek karısını, evli kadın da kocasını hoşnut etmekle ” yükümlüdür.