Günümüzde bazı kişiler Adem ve Havva hikayesinin tarihselliğini tartışımaktadırlar. Gerçekten de hepimizi dünya’ya getiren ortak bir ata veya ana olmuş mudur? Her ne kadar Adem ve Havva’nın var oluşu veya hiç var olmamaları 100% mutlak bir şekilde ıspatlanamasa da, birçok kaynaktan yola çıkarak, insanlığın ortak bir başlangıca sahip olduğu ve bu başlangıcın temel bir ata veya ana figürüne işaret ettiğini gösteren deliller bulmak mümkündür. Bu delillerin ortaya çıkarttığı gerçek aslında Adem ve Havva hikayesinin bir efsaneden çok tarihsel bir altyapıya sahip olmasıdır. Bu görüşü makul kılan ve bu tarz bir argümanı destekleyen maddeleri (1) bilimsel, (2) dilbilimsel ve (3) tarihsel olarak sıralayabiliriz.
(1) Mitokondriyal Havva ve Y-Kromozom Adem’i: Mitokondriyal DNA anneden çocuğa babanın genleriyle karışmadan aktarılır ve sadece doğal mutasyonlarla değişime uğrar. Tüm dünyadan toplanan örnekler incelendiğinde hepsinin mitokondriyal dna’sında aynı mutasyon tespit edilmiştir. Mutasyonun ilk olarak ortaya çıktığı bu “en yakın ortak ana”ya “Mitokondriyal Havva” denilir. Yani dünyada’ki bütün insanların tek bir anne’den çıktığı ıspatlanmıştır. İlk incelemelerde bu mutasyonların 150-200 bin yıl önce başladığı saptandı. Son yıllarda yapılan bir bağımsız rapor ise tarihleri 99 ila 148 bin yılları arası vermiştir (Poznik). Y-kromozom Adem’i ise bugün yaşayan tüm insanların baba soyundan en yakın ortak atasıdır. Bugün yaşayan tüm erkekler Y kromozomlarını bu adamdan miras aldıkları için kendisine bilim dünyasında Adem ismi verilmiştir. Y-Kromozom Ademine verilen tarih ilk başta 270-340 bin sene olmasına rağmen, 2013’te yayınlanan 2 ayrı rapor bu tarihi 180-200 bin senelerine indirgemiştir (Cann). Üçüncü bağımsız bir rapor ise bu tarihi 120-156 bin yıl öncesine tarihlendirmektedir (Bu son rapor Mitokondriyal Havva’yı 99 ila 148 bin yılları arası tarihlendiren aynı rapordur). Bu raporların sunduğu verilerin ışığında Mitokondriyal Havva ve Y-Kromozom Adem’in aynı dönemde yaşamış olmaları mümkündür.
İşi daha da ilginç kılan, Berkley Üniversitesi analiz edilen bu DNA mutasyonlarının eskiden sanılanın aksine 25 kat daha hızlı bir biçimde gerçekleştiğini tespit etmiştir (Gibbons). Bu yeni hesaplara göre Mitokodriyal Havva ve Y-Kromozom Adem, yaklaşık 10.000 senelik olabiliyor. Yani ister yaşlı veya genç bir dünyaya inanalım, her iki tarafın argümanlarını destekelyebilen deliller mevcuttur.
(2) Dilbilimi ve Monogenesis: Monogenesis tüm dillerin tek ve aynı ortak kaynaktan geldiğini savunan bir görüştür. Dilbilimi ve dillerin değişmesi temel kurallara dayandığı için, mevcut dillerden eskiden kullanılan bir dili oluşturmak mümkündür. Mesela Germanik, Latin, vb. dilleri karşılaştırmalı analiz ettiğimizde bir zamanlar varolmuş Proto-Hint Avrupa diline ulaşmak mümkündür. Bu süreci insanlığın ilk ortak kullandığı kelimelere veya dile kadar geri götürmek mümkündür. Monogenesisin gerçekliliği ilk kez bilimsel olarak Alfredo Trombetti tarfından otraya atıldı. Fakat o dönem içersinde polygenesis (yani zıt görüş) popüler olduğundan pek fazla dikkate alınmadı. Ancak, özellikle 20. yüzyılın sonlarında Morris Swadesh ve Joseph Greenberg’in çalışmaları Monogenesis’i akademik açıdan çok destek gören görüş haline getirmiştir. 1922’de Trombetti insanlığın bu ortak dil’i 100 ila 200 bin yıl önce konuşulduğu sonucuna varmıştı. Bu tahmin oldukça ilginçtir çünkü yukarda belirtinen Mitokondriyal Havva ve Y-Kromozom Adem’in tarihleriyle örtüşmektedir (Trombetti).
(3) Tarihsellik: Dillerden bahsetmişken, ilginçtir ki dünyanın günümüze kadar ulaşan en eski aktif dilinin kelimeleri Adem ve Havva hikayesine imalarla doludur. Burada Çince’den bahsetmekteyiz. Çince, Sümer diliyle birlikte dünya’nın en eski dilleri arasında yer almaktadır. Sümerce günümüze aktif bir dil olarak kullanılmasa da Çince hala günümüzde kullanılmaktadır. Üstelik yaklaşık 1.5 milyar insan tarafından! Çinceyi Sümerceden ayıran temel bir özellik yazı sembolleridir. Sümercede çiviyazısı sembolleri heceleri temsil ederken, Çince’nin sembolleri fikirleri temsil eder. Dolaysıyla Çin yazıtı bir ideograftır. Yani sembolleri heceler veya alfabetik harfleri temsil etmek yerine fikirleri (idea) temsil etmektedir. Çincenin en eski yazı sembolleri üzerinde yapılan incelemeler (M.Ö. 14-15.yy dayanan “keşiş kemiklleri”) bizi insanlığın ortak hikayesi olan Adem ve Havva dönemine geri götürmektedir (Kang).
Buna ilavetten bir çok eski kavimin yaratılış hikayesinde ilk yaratılan bir çifti bulmak mümkündür. Mısırlılarda Met Get ve Nut veya Sümerlerde Enki ve Ninti, ve diğerleri. Fakat bu benzerlikler bir nedensel ilişki olmasından ziyade tüm insanlığın ortak bir olay hakkındaki ortak bir bilince işaret ettiğini söylemek daha doğrudur. Birçok anlatının benzer unsurları taşıması aslında Tevrat’ın tüm kavimlerde yer alan ortak bir anlatıyı aktardığını göstermektedir.
Son olarak, Eski ve Yeni Ahit baştan sona tutarlı bir anlatı sunar. Bu tutarlı anlatı içinde insan ruhunun doğasından, evliliğin kökeniyle ilgili tüm teolojik argümanlar Adem ve Havva’nın tarihselliğini varsayar. Malaki, Hezekiel gibi peygamberler ve hatta İsa ve Pavlus tarafından sunulan tüm argümanlar Adem ve Havva’nın tarihselliğine dayanmaktadır. Herhangi bir tarihi belge birçok tarihsel iddiada bulunduğunda ve bunların yüzlercesi arkeoloji ve tarihi analizleri sonucunda teyit edilebildiğinde, bu belgenin tarihsel olarak güvenilir olduğu anlamına gelir.. Bu koşullarda, aksi kesinleşmediği sürece -her ne kadar bazı iddiaları hala tam teyit edilemediyse- belge “Suçlu Sayılmaz”. Tersine, değerli bir tarihi kaynak olarak kullanılır. Ne yazık ki bütün tarih dökümanlarına uygulanan bu kıstas birçok eleştirmen tarafından Kutsal Kitap’a uygulanmamaktadır. Bu gibi konularada şüpheciler Kutsal Kitap’ı “Suçsuzluğu kanıtlanıncaya kadar suçludur” gibi bir önyargılı yaklaşımla yargılamaktadırlar.
SONUÇ: Adem ve Havva hikayesinin bir efsaneden çok tarihsel bir altyapıya sahip olabileceği konusunda sayısızca kaynak mevcuttur. Önceden belirtildiği gibi her ne kadar Adem ve Havva’nın var oluşu veya hiç var olmamaları 100% mutlak bir şekilde ıspatlanamasa da, Tevrat’ın tarihsel bir olayı yansıttığına dair şüphe etmek için hiçbir sebep yoktur.
KAYNAKÇA:
- Cann, Rebecca L. “Y Weigh In Again on Modern Humans.” Science. Ağustos 2013: Vol. 341 no. 6145, sf. 465-467. http://www.sciencemag.org/content/341/6145/465
- Gibbons, Ann. “Calibrating the Mitochondrial Clock.” Science. 1998: Vol.279: sf. 28-29. http://www.dnai.org/teacherguide/pdf/reference_romanovs.pdf
- Kang C.H. ve Ethel R. Nelson. “The Discovery of Genesis: How the Truths of Genesis Were Found Hidden in the Chinese Language.” Concordia Publishing. St. Louis, 1979.
- Poznik, G. David Brenna M. Henn, et al. “Sequencing Y Chromosomes Resolves Discrepancy in Time to Common Ancestor of Males Versus Females.” Science. Ağustos 2013: Vol. 341 no. 6145 sf. 562-565. http://www.sciencemag.org/content/341/6145/562.abstract
- Ruhlen, Merritt. ”On the Origin of Languages: Studies in Linguistic Taxonomy.” Stanford University Press. Stanford, 1994, sf. 263.
- Ibid. “The Origin of Language: Tracing the Evolution of the Mother Tongue.” John Wiley and Sons. New York, 1994, sf. 215.
- Trombetti, Alfredo. “Elementi di Glottologia.” Zanichelli. Bologna, 1922-1923, sf. 315.
- Resim: Bible.ca