İsa Mesih Tanrı sözüdür. Söz beden alıp aramızda yaşamıştır.

Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. Saat üçe doğru İsa yüksek sesle, “Eli, Eli, lema şevaktani?” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı.
Orada duranlardan bazıları bunu işitince, “Bu adam İlyas’ı çağırıyor” dediler.
İçlerinden biri hemen koşup bir sünger getirdi, ekşi şaraba batırıp bir kamışın ucuna takarak İsa’ya içirdi. 49Öbürleri ise, “Dur bakalım, İlyas gelip O’nu kurtaracak mı?” dediler.
İsa, yüksek sesle bir kez daha bağırdı ve ruhunu teslim etti.

Matta 27:45-50

Bütün ülkenin üzerine öğleyin saat on ikiden saat üçe kadar süren bir karanlık çöktü; Bu süre içinde günahlarımızın tarif edilemez lanetine dayandı. Tanrı’nın günahlarımıza karşı olan öfkesi nedeniyle hak ettiğimiz sonsuz cehennem üç saate sığdırıldı. Bunu tam olarak anlayamayız. Tanrı’nın günaha karşı adil taleplerini tatmin etmenin O’nun için ne demek olduğunu tümüyle bilemeyiz. Bildiğimiz tek şey, bu üç saatle O’nun bedeli ödediği, borç işini hallettiği ve insanın kurtulması için gerekli işi tamamladığıdır.

Mezmurlar 22:3’de “Oysa sen kutsalsın, İsrail?in övgüleri üzerine taht kuran sensin.” Tanrı kutsal olduğu için günahı görmezlikten gelemez. Tam tersine, cezalandırması gerekir. Rab İsa’nın bizzat kendi günahı yoktu, ama bizim günahlarımızın suçunu kendi üzerine aldı. Tanrı, yargıç olarak aşağı baktığında bizim yerimize geçen günahsızın üstünde bizim günahlarımızı gördü ve Sevgili Oğlundan uzaklaştı.