İsa Mesih yaklaşık 2000 yıl önce Beytlehem’de doğdu. Gençlik yıllarını, yaşadığı kentte marangozluk yaparak geçirdi.
Otuz yaşındayken Tanrı’nın Kurtuluş Müjdesi’ni duyurmaya başladı. Bunun için, öğrencileriyle birlikte üç yıl
boyunca Filistin bölgesini köy, kent demeden dolaştı. Gittiği yerlerde değişik toplumsal katmanlardan olan insanlara
ilgi gösterdi. Kimi zaman hastaları iyileştirdi, kimi zaman dışlanmış insanları sevgiyle bağrına bastı, kimi zaman da ölüleri
diriltti!
İsa’nın yaşamı hizmet etmekle geçti. Tek bir hatası yoktu, tamamen kusursuzdu. Kendisinde bencillik, kıskançlık ya da
kırıcı davranıştan eser yoktu. Her zaman saf sevgiden söz etti. Kimi zaman kızdı, ama her zaman adil ve ölçülüydü.
Öğrencileri önceleri İsa’nın iyi bir öğretmen olduğunu düşünüyorlardı. O’nu izleyip dinledikçe yavaş yavaş O’nun sıradan
bir öğretmen değil, bir peygamber olduğunu anladılar. Doğa, hastalık, ölüm üzerindeki gücünü görüp Tevrat ve Zebur’da
sözü edilen bazı peygamberlikleri doğru kavramaya başlayınca, O’nun aslında insanı kurtarabilecek tek Kurtarıcı
olduğunu anladılar.
Günümüze değin birçok kişi İsa hakkında çeşitli yorumlar yapıp O ’na çeşitli unvanlar vermiştir. Kimi zaman sadece bir
peygamber olarak kabul edilmiş, kimi zaman olağanüstü güçleri bulunan bir derviş olarak algılanmış ya da kimi zaman
din-yıkıcı olarak lanse edilmiştir, hatta O ’na devrimci diyenler bile olmuştur.
Peki, ya İncil ne diyor bu konuda? Incil’e göre, İsa insanın günahını ortadan kaldıracak tek Kurtarıcı’dır. Ne yeryüzünde
ne gökyüzünde ne de yaşamış ya da yaşayacak insanlar arasında insanı kurtaracak başka biri yoktur. O insanlığın
günahları için acı çekip ölmüştür. Bunu gerçekleştiren başka biri var mı? Hiç kimse bir diğeri için ölmeyi istemez,
hele hele günahlı insanlık için asla! Ama İsa ölmüştür! Böyle büyük bir bedel ödeyen başka biri olmamıştır!