Resim: İzmir
Ben Yeniden Doğdum
Dindar bir ailenin çocuğuyum, tahsilim o kadar kabarık değil. Derslerimde pek başarılı değildim, buna karşın baskı dolu bir ortamda dayakla ve psikolojik darbelerle yetiştirildim. Okul dönemindeki öğretmenim bile bu baskılara katılıyordu, hatta “Eti senin kemiği benim” anlayışıyla bu kötü gidişin tuzu biberi oluyorlardı. Din konusunda hiçbir ciddi eğitim almadım, şimdiye kadar kulaktan dolma bilgilerle ve okuldan öğrendiklerimle yetindim.
Hayatımın büyük kısmı 22 sene önce öğrendiğim mimarlık üzerine teknisyenlik ve Tae Kwon Do dalında sürekli deneyimlerle geçti, mimar deneyimlerinden mekanik tasarımda gelişmeye başladı. Otomobil ve askeri alanda bir çok teknolojik gelişmeleri tasarladım. Okul yıllarındaki o başarısız ve çelimsiz çocuk 1975-1980 arası korkulan ve merak edilen bir gence dönüştürülmüş baskıların ve dayakların etkisini kırıp onun yerine intikamcı ve öç alıcı bir tutum sergilemeye başlamıştı. Hayatımda kurtulamadığım yönlerimden bazıları da bunlardı.
Asla sevmeyi öğrenememiştim, bağışlamak nedir, alttan almak ve alçakgönüllü olmak, özür dilemek nedir bilmiyordum, bunlar bana yabancı geliyordu. Başlangıçta verilen kötü eğitimin çürük meyveleriydi bunlar. Dini gereklerimizde ne yazık bu temel üzerinde oturtulmuştur. Dini çocuklara empoze ederek anlatmak ve bunun için özel bir baskı geliştirmekte, aile terbiyesi örneğinde olduğu gibi acı sonuçlar veya çürük meyveler verecektir. Din konusu, adı üzerinde, sahte bir arayıştan öte bir tapınma değildir. Sahtedir, bir amacı olduğu halde sonucu yoktur. Ailelerimiz bizleri sonucu iyi gibi görünen bir alışkanlığa yöneltmişlerdir “din”, hatta ben bile bir seçim yapma hürriyetinden yoksun bir şekilde buna şartlandırıldım. Sadece ailemi memnun etmek için dini tapınmamı yapıyordum.
Zaten Tanrı’yı aramak gibi bir niyetim de yoktu. Tanrı’ya inanıyordum ama kendimi O’na adamak gibi bir niyetim yoktu. Hepsi sadece başkalarını memnun etmek içindi. Tanrı’yı bulabile-ceğimi bile bilmiyordum. Onlar istiyor diye dinimi seviyordum, ama bunun sonuçlarını da bilmiyordum, armağanlarını da… Bildiğim tek şey insanlar üzerinde “Aa, bu iyi biri” izlenimi bırakmaktı. Belki de baskılı geçmiş bir çocukluk dönemini gizlemeye çalışıyordum.
1991 yılının sonlarına kadar bu durum böyle devam etti. Rab’bin artık bir dur demesi ve benim için bir şeyler yapması gündeme gelecekti. Ne yapacaktı acaba? Bu konuda düşünmeye başladım. Firavun gibi, mesleki özelliklerimi kullanarak gazabı için mi kullanacaktı, yoksa zavallı bir insan olduğumu düşünerek bana bir fırsat mı verecekti? Ben bunları düşünürken bir ilginç darbe veya denenme daha yaşadım. Büroda çalışırken kapı çalındı kalktım açtım, orta yaşlı bir adam ve bir bayan bana merhaba deyip birtakım dergiler tanıtmaya başladılar. Onları merakla içeri aldım ve tanıştık, gelenler Yehova Şahitleriymiş. Daha önceleri böyle bir şey duymamıştım ve konuşurken beni iyice tanıdılar. Herkese yaptıkları gibi benim saf, bilgisiz biri olduğumu düşünerek avladılar, gerçekten de öyleydim. Bilgisizdim.
Hayatımda ilk defa Kutsal Kitap’ı onlarda gördüm, Tevrat-Zebur-İncil birleşimi kalın bir kitaptı. Bana tanıtmaya başladılar. Dünyanın son günlerinden bahsediyorlardı ve benim Yehova’yı seçmemi istiyorlardı, bunun yolu İsa’ya iman etmekti. Başlangıç güzel ama sonu nasıldı? Ben onları dinlerken endişeye kapılmıştım. Bir şey bilmediğimden de onlara hak vermiştim. Biraz da onların sistemleri ilginç ve kuralcı gelmişti. Ama onlarla ders yapmaya da karar vermiştim.
Bir hafta sonra büroma geldiler. İlk eğitim dedikleri “Hakikate sevk eden Hakikat” isimli bir derse başladık. Bu dersle neler öğrendim? Kısa bir analizle Kutsal Kitap hakkında birçok bilgi, garip inançları vardı. Bunlara ek olarak, cennet ve cehennemin dünyada olduğunu, İsa Mesih’in de hem peygamber hem de Tanrı’nın Oğlu olduğunu öğreniyorduk. Şimdiki aklım olsa, buna asla başlamazdım. Ders bana sürekli olarak dünyanın kötü gidişini, vatandaşların hükümetlerine ve milli bayraklarına saygı sunma-larının Yehova Şahitlerince gerçek Tanrı’ya yapılan ibadet ile karıştırmaları sonucu yanlış öğretisi, kan almama, vermeme, pembe tablolarla Yehova’nın Krallığı, gerçek olarak incelersek İsa’nın Krallığında çok rahat edeceğiz.
Ancak Yehova’nın Şahitleri aynı Ferisiler, yani Yahudi din adamları gibi, cennetin nasıl bir yer olduğunu biliyor ama nasıl girileceğini bilmedikleri gibi kendileri de girmiyorlar, aynı zamanda girmek isteyenlere de engel oluyorlardı. Şartlarla, kurallarla ancak senede bir kutladıkları ama tadına varamadıkları Rab’bin Sofrasını da yanlış anlamışlardı. Ben de ilk defa Rab’bin Sofrası günü onların tapınma yerine davet edilmiştim. Bu yüzden bana karşı sempatiyle yaklaşıyorlardı. Bu onlara ilginç gelmişti ve özel akşama imansızları çağırıyorlardı.
Pembe tablolarıyla güzel sözleri ve uygulamak istedikleri şeylerle uyguladıkları şeyler farklıydı ve bu bana çok anlamsız gelmeye başlamıştı. Benim onlardan ayrılmam bir zaferdi ama Kutsal Kitap elimden alınmış, içimde de bir buruk acı vardı. Tabii bunun çözümü de yeni tanıştığım bir arkadaşımdan geldi. Daha önce Kutsal Kitap Araştırma Merkezine mektup yazmıştım. Bir taraftan seviniyor bir taraftan böylesine bir topluluğa nasıl kavuşacağımı düşünüyordum.
Bu arkadaşımın bana anlattığı kadarıyla bu yazışmalara katılmış ve müjdeciler kapısını çalmıştı. Benim yazdığım mektubun cevabı bir süre sonra geldi. Orta boy bir zarfın içinden bir ders ve Yuhanna’ya göre İncil çıktı. Dersler bana basit geldi, çünkü daha önceleri birtakım eğitimlerden geçmiştim. Cevaplarını gönderdikçe dersler de gelmeye devam etmişti.
İncil’in Yuhanna bölümünden mi, başka etkilerden mi bilmiyorum, ama bir gün onlara YENİDEN DOĞMAK istediğimi belirtim. Bu onlara çok ilginç gelmiş olacak ki birisinden mektup geldi. Randevulaştık. Perşembe günü saat 3’te buluştuk, çay içtik, sohbet ettik. İsteğimi sordu, ya da isteğimi tekrarlattı, kendisi bir uzmandı, ben de aynı cevabı verip bu konuda eğitim almak istediğimi belirtince benimle küçük bir paylaşma yaptı. Bu paylaşmadan sonra BEN YENİDEN DOĞDUM.
Dostumdan aldığım eğitimle iyi bir fırsat yakalamış ve en önemlisi YENİDEN DOĞMUŞTUM. Rab ile tanışma fırsatı benim için büyük bir servetti. O’nu çok sevdim, İsa benim için eşsiz bir dost, tapınılmaya layık bir Tanrı’ydı. Şimdi bile bu heyecanı yaşıyorum, bunun sonu gelmeyecek. Her gün O’nda yenilendiğim ve güçlendirildiğim için aramızda gerçek bir bağ vardı. Bunlardan dolayı O’nu kabul etmiş ve planlarına EVET demiştim.
Hayatımda ‘ilklerin’ önemi çok büyüktü, ancak 1993 yılından sonra yaşadıklarım benim için şok ediciydi. Yaşantımı ve varlığımı korkunç bir sona götüren dinsel deneyimlerimden kurtulmuş, Rab ile yepyeni bir yaşama başlamıştım, bu benim için Sonsuz Yaşamdı.
Peki önceki deneyimlerimden ne elde etmiştim? Yalova’nın Şahitleri bana bir topluluk deneyimini kazandırmıştı. Temelden Müslüman birisi direkt bir kiliseye katılırsa bu ona çok garip, soğuk gelir, oralara alışması çok zordur. Sanki suçluymuş gibi bir his gelir, kimselere söylemekten çekinir önyargılardan ve baskılardan korkar, aynı zamanda günahlarından utanır, ama ilk defa gidenlere bu duygu başka biçimde kendini gösterir. Ben yeniden doğduğum için böyle açıklıyorum, bunun bilincindeyim. Yeniden doğmamış olan biri bu duyguyu anlayamaz. Bir ev gurubuna katıldım, burada İncil çalışması yapıyorduk. Onlar hemen bu tip guruplara yeni kişiler sokarlar. Haftada bir gün uygulama dersi yapılıyordu. Bunlara alıştım. Kendi inançlarına göre müjdecilik deneyimlerini aşılıyorlardı. Hatta bunun için özel dersler, ödevler vardı. Böylelikle baylar kürsüde, bayanlar masada bu deneyimleri yaptırıyorlardı. Burada kesin bir ayrım vardı.
İzmir, Karataş semtinde bir kiliseye gittik. Önce şaşırmıştım orada bir havra vardı ama kilise kesinlikte yoktu. Küçük bir topluluktu, ibadete katıldım. Her şey çok güzeldi, uzun uzun ilahilerle Rab’bi yüceltiyorlardı. Dua ediyor, şükranlarını dile getiriyorlardı. Aralarında sahtecilik yoktu. Oldukları gibi davranıyorlardı, sonra liderleriyle ve cemaat üyeleriyle tanıştım.
Hayatımda ilk defa bir kiliseye gittim, ilk defa müjdecilerle tanıştım ve onlarla çalışmaya başladım. Çalışmaların %60 kendim için eğitimdir. İlk olarak bir kardeşle tanıştım, ilk defa dağ yerleşim yerinde seminere katıldım, ilk defa 6 saatlik İsa Mesih filmi seyrettim, ilk olarak müjdecilere ait bir konser izledim ve hayatımın ilk ve son olayı diye nitelendirdiğim vaftiz töreniydi. Bu da unutulmayan anıların arasına girdi ve o zaman tanıklıkta bir başlangıç yapmıştım, daha önceleri müjdeciler arasında tanıklık-larda bulunmuştum ama bu tanıklık bende başka bir duygu yaratmış, bunu da Rab sayesinde başarmıştım. O zaman Rab’be O’nun izinden gideceğime dair söz vermiştim. Yaklaşık 80 kişilik bir kardeşler topluluğu vardı, aslında bu duyguyu size anlatmam çok güç. Sizin de tatmanızı tavsiye ederim, tadarsanız bana hak vereceksiniz. Tabii bu ana kadar da hayatımda bazı alışkanlık-larımın güçlenmesini dile getiren aile toplantıları, dua toplantıları, İncil eğitimi, özel seminerler, film eğitimi, özel derslere de devam etmiştim. Rab’bin eğitimi de halen devam ediyor. Rab beni sözüyle eğitiyor, buna böyle bir yakıştırma yapıyorum, beni eğitenler de Ruh’a sahip olup İsa adında bu hizmeti yapıyorlar.
Burada öğrendiklerimle Yehova’nın Şahitlerinde öğrendiklerimi siliyordum. Tekrar yapılanma dönemi devam ederken eski toplulu-ğumdan bazı kişiler de boş durmuyor ve bana karşı gelmeye çalışıyorlardı. Asılsız iddialarla bazen kardeşlerin karşısına çıkıyor ve yalan söylüyorlardı.
Bunları öğrenince kızdım ve intikam almaya karar verdim. Ertesi hafta özel dersi alırken “DÜŞMANLARINIZI SEVİN, ÖC ALMA DUYGUSUNU RAB’BE BIRAKIN” kısmını işliyorduk. Bu kararımla eğitim konusu aynı zamanda geldi. Eğitimcimle bu konuyu konuştum, bana şu ayeti gösterdi;
“Tanrı’nın isteğiyle çekilen acı, kişiyi kurtuluşla sonuçlanan ve pişmanlık doğurmayan tövbeye götürür. Dünyanın acılarıysa ölüm getirir.” —İncil, 2. Korintliler 7:10
Bundan sonra bunu Rab’den bir işaret olarak kabul edip bu duygularımdan vazgeçtim. Çünkü Rab İsa adına acı çekmek bizlere yazılmıştı. Seyrettiğim filmde İsa’nın çektiği acılar, zülüm, hor görülme, öğrencileri tarafından terk edilişi, alay edilmeler, iftiralar, yalan yere yapılan suçlamalar bu kararımı güçlendiriyordu. Acılıklarımı İsa’ya verdim, O’nun tatlıya çevirmesini diledim. Artık hayatımda gurur, intikam, kin, nefret, öç alma, kıskançlık, çekememezlik, iki yüzlülük, yalan, haksızlık, saygısızlık, ahlaksızlık, putperestlik olmamalıydı. Şimdiki savaşım bunlarlaydı. Elbette Rab’bin desteğiyle ve gücüyle. Artık İsa adında dualarım bu mücadelem içindi. Şimdi böyle bir savaşını var. Kendi hayatımda neler oldu? Rab’bin istemediği olayları ve tapınmaları Ruh’un gücüyle hatırlayıp tövbe ediyorum. Bunu istiyor ve yapmak için de Rab’den ve kardeşlerimden yardım alıyorum. Önceleri neydim, şimdi ne oldum? Nasıl bir hayata çağrıldım? Bunu zevkle yaşıyorum, tutkum bu oldu.
Spor yaşantım beni gurur dolu bir savaşçı yapmıştı, uzmanı olduğum konulardan bir tanesi de saldırıda bulunan birini en kısa zamanda etkisiz hale getirme, ya da hastanelik etme konusuydu. Bunun yanı sıra vahşice saldırı yöntemleri öğrenmiş, bunları sürekli geliştirerek vücudumu bir ölüm makinesi haline sokmuş çevresinde korkulan biri olmuştum. Genellikle spor çevrem beni dikkatlice inceleyip ona göre görevler veriyorlardı. Sporcu olmayan ama bu yönlerimi bilen çevrem ise beni gazabı için kullanmaya kalkışıyordu. Rab ’de olmadığım yıllarda benim için acı veren olaylar hatta Şeytan’a hizmet edip insanlara karşı bir caydırıcı güç ve sistemler üzerine çalışıyordum. 1993 yılına kadar son 7 yıldır bir Japon Savaş sanatını öğrenmiştim; daha sonra insanın kendi gücünü kendisine karşı kullanma sanatını öğrendim. Böylece tam 20 sene bu savaş sanatı için uğraştıktan sonra Rab’ be geldim. Kutsal Kitap’ta belirtildiği gibi her şey boş, ne kadar kendini yüceltsen de, o kadar boş. Çünkü yücelttiğim kendimdi ama ben Rab’bi yüceltmeliydim. O yüceltilmeye layık sevgi dolu bir Tanrıdır. Yine de kendisini tanımam ve yüceltmem için bana bir fırsat verdi. Bunun için çalışıyor ve kendimi O’nun gücüyle temizliyorum. O’nu yüceltmek ve isteklerini yapmak için beni kullanmasını sağlamak için.
20 sene önce bunu istemiş olsaydım Rab’bi aramak ve O’nun yollarını bulmak gibi bir istek doğmuş olsaydı, 20 sene önce YENİDEN DOĞSAYDIM, Rab’bin eğitimine başlasaydım da bu olumsuzlukları yaşamasaydım. Ama daha sonra Kutsal Yazılan incelediğimde bu üzüntülerimin yersiz olduğunu düşünüyorum. Her şeyi Rab planlamıştı. Zaman ona aitti. Eski deneyimlerim olmasaydı, belki de bıraktığım ‘iyi insan’ izlenimi devam edecekti.
Böylece Rab’bin iyiliğini fark edemeyecektim. Benim için Rab neler düşünüyor, bilemiyorum ama mutlaka benimle ilgili ilginç planları var. Zaten 1993 yılında Rab bana bir söz göndererek kendine çekti. İşte o zaman O’nun karşısında ne kadar zavallı olduğumu anladım. Merhametine sığındım ve O’nu kabul ettim.
Denemeler hâlâ devam ediyor. Eskiden Şeytan’ın bu denemelerinden haberim yoktu ama şimdi Ruh sayesinde bunların farkına varıyorum. Aynı zamanda Rab’bin her denemesinden zaferle çıktığımda O’nu yüceltiyorum bir imtihanı daha kazandım diye; ama bazen bu denemelerde takılıp kalıyorum, bu Rab’bin denemesi mi yoksa Şeytan’ın denemesi mi, karar veremiyorum. O zaman da dua veya paylaşma yoluna başvuruyorum. Kardeşlerden bir dua yardımı istiyor ve Rab’bin sözüne yöneliyorum. Zaten her zaman sözünü okuyorum ama o zamanlarda sözü araştırarak okuyorum. Her iki deneyiminde Rab bana mesajlar veriyor. Rab birisine mesaj vermek istedi mi bu kişi imanlı ya da imansız olsun, bir şekilde ona ulaşır. Ben imansızken iyi hatırlıyorum da Rab benden mektuplaşmalara katılmamı ısrarla istedi. İkinci olarak Yeniden Doğuş düşüncesini aklıma soktu ve bunu dile getirmemi sağladı. İşte şimdi Rab’bin lütfunü tadıyorum, O’nu seviyor ve O’na tapıyorum.
Tüm geleceğim O’na ait. Şükrolsun gazabı için değil, sözünü yaymam için bana iyi bir gelecek hazırladı. Böylece Rab’bin akıl almaz işleriyle karşılaştım ve O’nu benimsedim. Acılarımı tatlıya çevirmesi de Kutsal Ruh’u sayesinde oldu. Yehova Şahitlerinde bunları duysaydım kesinlikle inanmaz ve korkardım. Çünkü hayatımın tamamı acılar içinde geçmişti, daha ziyade ben sporu kullanarak kendi kendisine acı çektiren bir insan olup çıkmıştım. Tarihteki inanlılar gibi çekmemiştim, belki de onların sırası daha gelmedi. Belki hayatımda çok acı çekeceğim dönemler olacak. Ama bunlara hazırım. Rab uğruna acı çekmek, haksızlığa uğramak, 2 yıldır uzman savaşçı olduğum halde dayak yemek, hapse girmek. Kutsal Kitap’a bakacak olursak her denememin mutlaka Rab tarafından olumlu bir anıyı oluşturduğunu görüyoruz.
Bunları eğitim yoluyla, vaazla, Kutsal Kitap tetkikiyle öğrendikten sonra Rab’bin çizeceği yolda çalışmayı kabullendim, çünkü İsa Mesih üçüncü gün dirildi; eğer dirildiyse beni de sonsuz yaşama diriltecekti. Buna emindim. Hani korkarak ölmektense, kendinden emin müjde uğruna ölmeyi seçmiştim. Bu savaş sanatları felsefesine aykırıydı ama olsun. Artık eski yaradılışım eskide kalmıştı. O adamı vaftiz olduğum suda bırakıp Rab’bin istediği yeni adamı giyindim.
Mesleki çalışmalarım ve spor faaliyetlerimle adeta kendimi farkında olmadan müjdeciliğe hazırlamıştım. Bu sonuç size biraz garip gelebilir, ama açıklamamda fayda var: Mesleki çalışmalarımla yaratıcılıkla ve elektronik cihazları kullanmasını öğrendim. Mimarlıkta en önemli unsur çalışma ortamıdır, bu ortam da reklamcılıkta gelişmelidir. Eserinizi başka türlü tanıtamazsınız ya da satışını yapamazsınız.
Spor çalışmaları da geniş alanda faydalı oldu; vücudu dinç tutma, kötü alışkanlıklardan uzak durma, uzun vadeli çalışmalara olanak tanıma, yeni karşılaşılan kişilere iyi örnek olma gibi avantajları vardı. Üstelik Kutsal Kitap’a aykırı da değildi. Bakacak olursak, İncil vücudunuzun Tanrı’nın tapınağı olduğunu yazmaz mı? O tapınak sizsiniz. Siz artık kendinize ait değilsiniz, bir bedel karşılığı satın alındınız. Tanrı’yı vücudunuzda yüceltin içinizde Kutsal Ruh’un bulunduğu tapınağı temiz tutunuz, gibi ayetlerle de destek verilmektedir.
Tabii, en başta da değindiğim gibi, bunlar benim için imanlı olmadan önce gurur verici bir uğraş, imanlı olduktan sonra acı verici birer pislik olmuştu. Ben de bu burukluklarımı Mesih’e verdim, tatlı olsunlar diye. Hem vücudumu hem de mesleki uğraşlarımı Mesih’e verdim, onlar Rab ‘de tatlı olsun ve O’nun yüceltilmesine katkıda bulunsun. Şimdi anlıyorum ki, kendim önceden belli bir amaç için hazırlanmıştım. Bunları düşündükçe bana bir rastlantı gibi gelmiyor. Rab beni hizmetlere hazırlamıştı, sonra ben bunun farkına vardırıldım çağırıldım.
Son 6 yıl içinde yaşadıklarım sanki bir ömür gibi geldi bana. Uzun yıllar tek başıma çalıştıktan sonra birdenbire hayat pusulam değişti. Rab o kadar hızlı çalıştı ki, eski çevrem henüz bunun farkına varamadı. Onlara gerçekleri açıklamam kolay değil, şu anda ruhsal gözleri kapalı olduğu için zayıf noktalarını biliyorum. Hatta bu konuda bazı kardeşlerime yardım ettiğim bile oluyor. Onlar da Müslüman bir çevrede tanıklık vermekte, müjdelemekte zorlanıyorlar.
Toplumumuz zaten İsa’yı bir peygamber olarak tanıyor ve O’na saygısı da var. Ancak iş Kutsal Kitap’tan anlatmaya gelince, biraz duraksıyorlar. Bunu önlemek için siz de Kuran’dan anlatmaya başlayıp İncil’e bağlıyorsunuz, ama bir bakıyorsunuz, Kur’anı bile okumamışlar. Bazı kulaktan dolma fikirlerle sizi alt etmeye çalışıyorlar. Bunlarla uğraşmaktansa dua ederek ve Kutsal Kitap bilginizle işe devam edip sonuçlandırıyorsunuz.
Rab Kutsal Ruhu’yla bizi günden güne yeniliyor, daha çok bizlerin O’na bir şeyler vermesi gerekiyor. Rab zaten bizim için canını verdi. Sonra da Kutsal Ruhu ’nu gönderdi. Tesellici olarak. Bizler de bu değerli armağanlarla yetinip O’na kendimizi sunmalıyız. Hizmetimizi, övgülerimizi, şükranlarımızı ve hamtlarımızı belirtmeliyiz.
Bu nedenle her geçen gün Rab’bin önünde eksiklerimi tamam-lamaya çalışıyorum, aşırı kin ve nefret dolu yaşantım O’nun önünde bakılmayacak kadar kirli ve zavallıydı ama O bunu ele aldı ve gücüyle değiştirdi. Bunun için bu yeni yaşam tarzını çok seviyorum. Yeni kişilerle tanışıyor, onlarla sohbet ediyorum. Yeni ailelerle tanışıyorum, en büyük tutkum ailelerle dost olmak, onlar için dua etmek. Bir ailenin tamamının Rab’de olmasına çok seviniyorum, bunun için imanlı bir ailem olması için dua ediyorum, Rab’den en büyük isteğim budur. Çocuklarımı O’nun yolunda yetiştirmek, O’nun sevgisiyle büyütmek.
Rab’bin esenliği sizinle olsun, dualarım kurtulmanız içindir…
Tamer ÇELIK
Mimar İzmir