İsa’yla tanışmadan önce bağlı bulunduğum inanç sistemi, beni belli bir doyuma ulaştırmadığı için değişik inançları araştırmaya başladım. Sonuçta şu anki inancım olan Hıristiyanlık dışında birçoğunu inceledikten sonra çıkardığım sonuçlar beni inançsızlığa sürükledi. Bir tanrı vardı, bu tanrıyı da insan yaratmıştı. Yani tanrı bendim; diğer insanlardı. Bu düşünce beynimde ve yüreğimde tamamen kök salıp olgunlaşmaya başladı.
Böbrek hastası olan teyzemin oğlu daha önce yaşamış olduğum şehir olan Ankara’ya tedavi olmak üzere geldi. Onu fazla tanımıyordum, ama yardım olsun diye kendisi ile birkaç kez hastaneye gittim. Bu sıralarda onun Hristiyan olduğunu öğrendim. Bir süre sonra hasta yeğenimi kendisi istediği için kiliseye götürmeye başladım. Tabi, bu noktada hayatımın akışının değişeceğini bilmiyordum. Onu kiliseye götürüp getirirken, benim için de kısa süreli bir değişiklik olacaktı. Ben tamamen bu düşüncedeydim. Birgün birkaç kişi benim kendileri ve Tanrı hakkında ne düşündüğümü sordu. Ben de onlara , onların ne denli kör olduklarını anlatmaya çalıştım. ‘Bana göre herbirimiz bir tanrıyız’ dediğimde, içlerinden biri, inkar ettiğin Tanrı’ya birgün sen de iman edeceksin dedi. Bu sözlere aldırış bile etmeden, kendimi yaşamın akışına yeniden bıraktım. Onları izliyor ve bir açıklama arıyordum. Sonuçta onlarda bulduğum tek şey sevgi oldu. Herşeye rağmen karşılıksız sevgi! İşte bu çok dikkkati çekti. Kimsenin kimseden bir çıkarı olamazdı., çünkü hepsi hem maddi, hem de manevi yönden birbirine eşitti.
Birgün Doğuş Bayramı, yani Noel nedeniyle düzenlenmiş bir kutlamaya katıldım. O gün ilk defa, nedenini anlayamadığım bir şekilde ayağa kalkıp onlarla birlikte ilahi söylemeye başladım. İçimde sanki bir şeyler çöküyor, parçalanıyordu. Hem hoş bir duygu beni sarmıştı, hem de aynı zamanda tuhaf bir boşluk hissediyordum; dolması gereken büyük bir boşluk! Bu durumumu fark edip yanıma gelen ve bugün manevi annem olarak kabullendiğim bayan, kendisiyle konuşabileceğimi söyledi. Ben istemedim, ama o günden sonraki iki hafta tam bir işkence gibi geçti. Çünkü kendimle mücadele ediyordum. ‘Tanrı yoktur ve olmayan tanrı bunu sana yapamaz’ tarzındaki düşünceler beynimi işgal etmişti.
Kilisede her Pazar tövbe çağrısı yapılırdı. Bu çağrılardan birinde, yani ikinci hafta, kendimle mücadelem sona erdi. Bedenim sanki ikiye bölündü. ‘Evet’ diyen yanım daha güçlüydü, ama yine de içimde fırtına durmuyordu. Elimi kaldırmak ve ‘evet’ demek istiyordum. Bir süre sonra herşey bitti! Birbiriyle kenetlenmiş elllerim çözüldü. Yanımdaki kişiyle birlikte dua ettik ve yaşamımı İsa Mesih’e adadım.
O günden sonra yaşantım kökten değişti. Çevreme karşı daha sevgi dolu davranışlar sergilemeye başladım. Tanrı beni değiştirmeye devam ediyor! Tepki almadım mı? Öncelikle ailem, sonra arkadaşlarım ve diğerleri tepki gösterdiler, ama Rab bana sabır, onlara da beni anlamaları için anlayış verdi.şimdi hiçbir sorun yok. Rab’be şükürler olsun.
—Ümit Sakarya