John Piper ile Röportaj
Mesih niçin bazılarının inanmamasını istiyor? Bu, Kutsal Kitap’ı okuyan kişilerin Matta 13:13 veya Luka 8:10 gibi metinlerle karşılaştığı zaman kafalarının kaşımalarına sebep olan, afallatıcı bir soru. Bugünkü sorumuz Max adlı bir dinleyicimizden geliyor ve sorusu yine bize Skype aracılığıyla eşlik eden Pastör John için. “Selam, Pastör John! İsa’nın Yeşaya 6:9’dan alıntı yaptığı Luka 8:9–15 ayetlerindeki benzetmesini açıklayabilir misiniz? Yeşaya 6:10’da, Tanrı şöyle diyor: ‘Bu halkın yüreğini duygusuzlaştır … öyle ki, gözleri görmesin, kulakları duymasın, yürekleri anlamasın ve bana dönüp şifa bulmasınlar.’ Burada beni afallatan şey, Tanrı’nın kasıtlı bir biçimde insanları kurtuluştan alıkoyması. Üstelik 1.Timoteos 2:4, Tanrı’nın herkesin tövbe etmesini ve kurtuluşu almasını istediğini söylüyor. Lütfen benim bu paradoks gibi görünen şeyi ve mümkünse, Tanrı’nın bazı yürekleri nasırlaştırıp onları tövbeden alıkoyarken ne düşündüğünü anlamama yardım edin.”
Burada aslında iki soru var. İkisi de iyi sorular. Biri şu: 1.Timoteos 2:4’e göre, Tanrı’nın herkesin kurtulmasına yönelik arzusu, O’nun kimin gerçekten kurtulacağına ilişkin belirleyici egemenliğini dışarıda mı bırakıyor? Yani, eğer O herkesin kurtulmasını arzu ediyorsa, bazılarını kurtulmak üzere seçip bazılarını seçmemesi mümkün olmaz şeklinde bir çıkarım mı yapacağız? Bir soru bu.
Diğer soruysa şu: Tanrı’nın Luka 8’de olduğu gibi bazı insanları gerçeği görmekten ve kurtulmaktan alıkoymasının ardında nasıl bir düşünce yatıyor? Şimdi, her birini ayrıca ele alalım ve sonrasında aralarında ilişki kuralım.
Kimin İsteği?
1.Timoteos 2:1–4 şöyle diyor:
Her şeyden önce şunu öğütlerim: Tanrı yoluna tam bir bağlılık ve ağırbaşlılık içinde sakin ve huzurlu bir yaşam sürelim diye, krallarla bütün üst yöneticiler dahil, bütün insanlar için dilekler, dualar, yakarışlar ve şükürler sunulsun. Böyle yapmak iyidir ve Kurtarıcımız Tanrı’yı hoşnut eder. O bütün insanların kurtulup gerçeğin bilincine erişmesini ister.
Bu metin şu soruyu doğuruyor: Eğer Tanrı bütün insanların kurtulmasını arzu ediyorsa, neden bütün insanlar kurtulmuyor? Soru bu. Ve günümüzün tipik cevabı (ki günümüz derken, son iki üç yüzyılı kastediyorum), insanın özgür iradesinin, öz-belirlemesinin, Tanrı’yı kendi arzu ettiği şeyi yapmaktan, yani onları kurtarmaktan alıkoyuyor olduğu.
Şimdi, ben bunun Kutsal Kitap’a uygun bir cevap olduğunu düşünmüyorum. Bence bu, metne dayatılan ve Kutsal Kitap’ın hiçbir yerinde öğretilmeyen bir felsefi önvarsayım. Ben insanın bu tür bir özgür iradeye, yani Tanrı’nın uygun gördüğü herkesi kurtarmaya yönelik egemen isteğini, katı yürekleri, dirençleri ve isyanları fethetmesini ve onlara yeni bir iman yüreği vermesini engelleyecek türden bir öz-belirlemeye sahip olduğunu düşünmüyorum.
İlahi Armağan
Pavlus’un öğretisine göre, iman Tanrı’dan bir armağandır, insanın kendi mutlak öz-belirlemesine dayanarak yarattığı bir şey değil. Öz-belirleme gücü olarak anlaşılan türden bir özgür irade ürünü değildir. Bunu Filipililer 1:29’da, Efesliler 2:8’de görebilirsin, ancak bunu özellikle de, Elçilerin İşleri 13:48’de görebilirsin. Burada Luka, Müjde’yi duyduğu zaman inanacak olan kişilerin, aslında Tanrı’nın seçmiş ve imana atamış olduğu kişiler olacağını söylüyor. Şöyle diyor ayet: “Öteki uluslardan olanlar bunu işitince sevindiler ve Rab’bin sözünü yücelttiler. Sonsuz yaşam için belirlenmiş olanların hepsi iman etti.”
Burada şunu görüyoruz: Her ne kadar Pavlus, 1.Timoteos 2:4’te, Tanrı’nın herkesin kurtulmasını arzu ettiğini söylese de, neden herkesin kurtulmadığı sorusuna verilecek cevap, insanın öz-belirlemesi değildir. Hatta Pavlus, Timoteos’a yazdığı bu mektuplarda farklı bir şey söylemiyor. Örneğin 2.Timoteos 2:24–25’te şöyle diyor: “Rab’bin kulu … kendisine karşı olanları yumuşak huyla yola getirmeli. Gerçeği anlamaları için Tanrı belki onlara bir tövbe yolu açar.”
Şimdi, bu ifade (daha kelimesi kelimesine çevirecek olursak, “gerçek bilgisine” diyor), 1.Timoteos 2:4’te geçen ifadeyle tamı tamına aynıdır. O ayette, Tanrı herkesin “gerçeğin bilincine” erişmesini istemektedir ancak herkes bunu yapmıyor. Öyleyse, bir yandan, Tanrı 1.Timoteos 2:4’te herkesin gerçeğin bilincine erişmesini istiyor. Bir diğer yandansa, 2.Timoteos 2:25’e göre, Tanrı bazı belirli insanların gerçeğin bilincine erişmesini, bir armağan olarak belki, bazen sağlıyor.
Şimdi, bence Pavlus şunu açıkça ortaya koyuyor: Tanrı’nın insanların tövbe etmeleri ve gerçeğin bilince erişmeleri yönündeki arzusuna ket vuran, O’nun herkesi kurtarmak üzere mutlak bir eyleme geçme arzusunu alıkoyan şey, insanların öz-belirleme gücü, sözde “özgür iradesi” değil, aksine Tanrı’nın tövbe ve imanı bahşedebilir veya bahşetmeyebilir olduğu gerçeği.
Bir açıdan, Tanrı herkesin kurtulmasını istiyor. Kötülerin ölümünden zevk duymuyor (Hezekiel 18:23). Ama Tanrı’daki bir başka kararlılık, O’ndaki bilgelikle, adaletle ve daha geniş bir sevgiyle –daha geniş bir bakış açısıyla görülen bir sevgiyle– eyleme geçme yönündeki bir başka kararlılık, O’nun herkesi kurtarma arzusuna göre eyleme geçip herkesi kurtarmasına engel oluyor.
Yargıda Körlük
Ve, Max’ın Luka 8’le ilgili sorusuna, Tanrı’nın bazılarını isyandan ve ruhsal körlükten özgür kılmamayı seçmesiyle ilgili sorusuna istinaden, şimdiye kadar şunu gördük ki, bu, Tanrı’nın herkesin kurtulmasını istediğini söyleyen 1.Timoteos 2:4’le bir çelişki değil. O bunu arzuluyor ama bunu her zaman eyleme geçirmiyor. Ve Max şunu soruyor: “Lütfen, Tanrı’nın bazı yürekleri nasırlaştırıp onları tövbeden alıkoyarken ne düşündüğünü anlamama yardım edin.” Sonrasındaysa kendisi Luka 8:9–10 ayetlerinden alıntı yapıyor. İsa’nın öğrencileri, O’na tohum benzetmesiyle neyi kastettiğini sorduklarında, İsa şöyle der: “Size verildi.” Yani, bu bir armağan. Bunu onlar hak etmiyor; bunu onlar kazanmadı.
Tanrı Egemenliği’nin sırlarını bilme ayrıcalığı size verildi. Ama başkalarına benzetmelerle sesleniyorum. Öyle ki [ve ilahi tasarı işte burada], “gördükleri halde görmesinler, duydukları halde anlamasınlar.”
Ve Max doğru bir şekilde bunun Yeşaya 6:9–10’a bir atıf olduğunu görüyor. Burada Tanrı, Yeşaya’ya yüreklerin katılaşmasıyla sonuçlanacak vaazları iletme yönündeki zorlu görevi veriyor. Tanrı, Yeşaya’ya şöyle diyor:
Git, bu halka şunu duyur:
“Duyacak duyacak, ama anlamayacaksınız,
Bakacak bakacak, ama görmeyeceksiniz!’
Bu halkın yüreğini duygusuzlaştır,
Kulaklarını ağırlaştır,
Gözlerini kapat.
Öyle ki [Tanrı’nın maksadı budur], gözleri görmesin,
Kulakları duymasın, yürekleri anlamasın
Ve bana dönüp şifa bulmasınlar.
Burada Tanrı, Yeşaya’ya vaazın nasıl sonuçlanacağını bildiriyor. Yeşaya’nın ve İsa’nın hizmetindeki katılaşmanın açıklaması şu: Tanrı Sözü’nün bu tasarısı, yargıdır. Günaha yönelik yargıdır. Edilen vaazın bu körleştirici, katılaştırıcı etkisi, Tanrı Sözü’nü sevenlerin başına gelmiyor. Tanrı dışarı çıkıp Tanrı Sözü’nü seven ve ona itaat eden insanları bulup, sonrasında bu kişilerin Söz’ün vaazıyla katılaşması için uğraşmıyor. Hayır.
Kimse kendi isteğine ters bir şekilde, körleştirilmez. Bunu unutma. Onların istediği şey, Tanrı’ya karşı kayıtsız kalmaktır. Körlüğe doğru ilerleyen hiç kimse, tekmeler ve çığlıklar atarak, “Hayır, görmek istiyorum!” demiyor. Tanrı’nın körleştirme yargısına maruz kalan hiçbir masum insan yok. Bir tane bile. Tanrı’yı görmeyi seven hiç kimsenin gözü, Tanrı’ya karşı kör kılınmamaktadır. Bu kör olma durumları, günaha karşılık verilen yargılardır; kör olmak üzere körlüğe teslim edilmektir.
Herkese Merhamet
Ve sözlerimi şöyle bitireceğim: Bu yargı nereye gidiyor? Büyük resim ne? Pavlus bize bunu Romalılar 11:25–26’da anlatıyor. Diğer uluslardan olan bizlere şöyle diyor:
Bilgiçliğe kapılmamanız için şu sırdan habersiz kalmanızı istemem: İsrailliler’den bir bölümünün yüreği, öteki uluslardan kurtulacakların sayısı tamamlanıncaya dek duyarsız kalacaktır. Sonunda bütün İsrail kurtulacaktır.
Öteki uluslardan olanlar bizleriz ve bu kişiler, kilisenin büyük dünya hizmeti aracılığıyla geliyorlar. Yani, yargı kurtuluşa götürüyor. Aynı bölümün sonraki ayetlerinde, Romalılar 11:32–33 ve 36’da, Pavlus şöyle diyor:
Tanrı, merhametini herkese göstermek için herkesi sözdinlemezliğin tutsağı kıldı.
Tanrı’nın zenginliği ne büyük, bilgeliği ve bilgisi ne derindir! O’nun yargıları ne denli akıl ermez, yolları ne denli anlaşılmazdır! … Her şeyin kaynağı O’dur; her şey O’nun aracılığıyla ve O’nun için var oldu. O’na sonsuza dek yücelik olsun! Amin.
(c) Müjde Birliği. Asıl makaleye şuradan erişebilirsiniz: https://mujdebirligi.com/sik-sorulan-sorular/mesih-nicin-bazilarinin-inanmamasini-istiyor/