Allah özlemi çocukluğumdan bu yana içimde vardı. Sallantılı bir evliliğin bunalımıyla kendimi ibadete ve türbe ziyaretlerine adamıştım. Günde beş vakit namaz kılar, dua eder ve tespih çekerdim. Aslında deyim yerindeyse, dinsel açıdan oldukça radikal birisiydim.
Ama buna rağmen yüreğimin bir yerlerinde hep tatmin olmayan bir boşluk vardı. Bu boşluğun sebebini o dönemlerde hiç anlıyamıyordum. Ters giden neydi? Dinimin bana buyurduğu bütün buyrukları yerine getirmiyor muydum? Bir süre sonra atalarımın bağlı bulunduğu tarikata ben de katıldım. Allah’ı ve manevi tatmini bulma umuduyla beş yılım tarikata geçti. İlk başta gözüme güzel ve hoş gözüken her şeyin bir süre sonra aslında göründüğü gibi olmadığını anladım; çıkar ilişkilerini fark ettiğimde yıkıldım! Allah’a ‘sen yoksun’ diye feryat ettim. Artık aldatılmaktan, bir hayalin peşinden koşmaktan yorulmuştum.
Daha sonra ‘Yaşam veren’ kurtarıcı İsa Mesih, hayatıma öyle bir girdi ki, eski olan ne varsa silip süpürdü sanki! 2000 yılının Ekim ayında kısmi felç geçirerek hastaneye yatırıldım. Üç gün boyunca kendimi bilmeden komada kalmışım. Komadayken, doktorlar benden ümidimi kesmişler. Oysa, İsa beni o halde bırakmadı. Yeni bir yaşam verdi. şimdi sağlıklı bir bayanım. Doktorlar atlattığım komayı ve sonrasında gelen iyileşmeyi ‘mucize’ olarak niteliyorlar. Tabi ki, bir mucizeydi! Onlar bana yeni yaşamı bahşedenin İsa olduğunu hiçbir zaman bilemediler.
İsa’nın kurtuluş müjdesini kabul ettiğimde 51 yaşındaydım. O zaman şöyle demiştim: ‘Rab ben yaşlı bir kadınım , neden beni seçtin? Ben hizmet etmek için çok yaşlıyım!’ Oysa şimdi biliyorum ki, Rab’bin gözünde genç-yaşlı diye bir ayrım yok; O herkese fırsat veriyor. Bu fırsatı herkes, daha vakit varken değerlendirsin diye dua ediyorum.
Gerçek sevgiyi, yaşayan umut, iman ve en önemlisi Tanrı’nın çocuğu olduğumun bilincinde yaşamak harika bir şey. İşte inandığım Rab bu hamt olsun!
—Kıymet Tanoğlu