Efes, bugün İzmir’in Selçuk ilçesine bağlı antik bir yerdir. Efes Kenti, İsa’dan önce Grek ve Roma yönetimi altındaydı.

Efes, Roma İmparatorluğu’nun büyük kentidir. Roma dünyasının doğu dünyasıyla bağlantı noktasıydı. Domitianus Tapınağı, Tiranus Çeşmesi, Hadriyanus Tapınağı gibi yapılar bu kentin imparatorlar açısından önemini belirtirler.

Efes aynı zamanda Asya’nın en büyük liman kentiydi. Fırat ve Mezopotamya’dan gelen yol Kolose ve Loadikya üzerinden Efes’e ve oradan da denize ulaşırdı. Efes, Asya’ya açılan kapıydı. Bugün Efes dünyadaki en önemli arkeolojik kazılardan biridir.

Antik dünyanın yedi harikasından biri kabul edilen Artemis Tapı-nağı da bu kentte bulunmaktaydı. Çok tanrılı dönemin en karmaşık yapısına sahip kentiydi. Birçok yerde yaygın olan batıl inançların merkeziydi.1 Bu batıl inançlar, Artemis’e tapınmalar İncil’in ya-yılmasına engel oluşturuyordu.

Pavlus, Efes’i iki kez ziyaret etmiş, ikinci ziyaretinde orada iki yıldan fazla kalmıştı. Uzun süre Efes’te kalan Pavlus, Tiranus oku-lunda öğle saatlerinde İncil dersleri veriyordu. Korint Kenti’nden Efes’e dönen Pavlus, yanında Priskilla ve Akvila’yı getirdi. Havraya giderek Yahudiler’le tartışmaya başladı. Oradaki imanlılar daha uzun bir süre kalmasını istedilerse de, Pavlus kabul etmedi. Ama onlara veda ederken, “Tanrı dilerse yanınıza yine döneceğim” dedi. Sonra Efes’ten denize açılıp Yeruşalim’e, oradan da Antakya’ya gitti. (Elçilerin İşleri 18:18-20)

Pavlus Efes’i ikinci kez ziyaret ettiğinde, orada müjdeleme yapan Priskilla ve kocası Akvila ile başka kişilerle karşılaşır. Pavlus daha önce Pontus doğumlu Yahudi Akvila ile Grek karısı Priskilla’yla Korint’te tanışmıştı. Akvila ile Priskilla çadırcılıkla uğraşıyorlardı. Aynı meslekten olan Pavlus onlarla kalıp çalıştı. İncil’i onlara paylaş-tı. İman ettikten sonra Efes’e gidip İncil’i duyurma hizmetinde bulundular. (Elçilerin İşleri 18:1-4)

Pavlus, Efes’te Tanrı’nın Egemenliği konusunda halka anlatmaya başladı. Bazıları sert tutum takınıp İsa’nın yolunu halkın önünde kötülemeye başladılar. Tiranus okulunda iki yıl boyunca her gün tartışmalarını sürdürdü. Sonunda Yahudiler, Grekler, Asya İli’nde yaşayan herkes Rab’bin sözünü işitti. (Elçilerin İşleri 19:8-10)

Luka’nın yazdıklarına göre, “Tanrı, Pavlus’un eliyle olağanüstü mucizeler yaratıyordu. Şöyle ki, Pavlus’un bedenine değen peşkir ve peştamallar hasta olanlara götürüldüğünde, hastalıkları yok oluyor, kötü ruhlar içlerinden çıkıyordu.” (Elçilerin İşleri 19:11-12)

Bütün bu olaylar olurken Artemis Tapınağı’nın gümüşten maket-lerini yapan Dimitrios adlı bir kuyumcu halkı kışkırtıyor. Luka bu olayı Elçilerin İşleri kitabında anlatıyor. (Elçilerin İşleri 19:23-41)

Efes kilisesinin kuruluşunda en büyük emeği geçen kişi hiç kuş-kusuz elçi Pavlus’tur.2 Pavlus’la müjdeci arkadaşlarının ektiği to-hum serpilip gelişti. Efes gibi çok kültürlü, çok tanrılı, batıl inançlar-la dolu ve ahlak bakımından çok düşük bir kentte kilisenin kurulma-sı büyük bir zaferdir. Kilise ışık olarak Efes’te parladı, karanlıkları dağıttı.

Timoteos’la Yuhanna bu kilisede hizmet ettiler. Kilise babalarının tanıklıklarına göre Yuhanna Efes’te doğal ölümle öldü. Tarihçi Eu-sebios’a göre, Yuhanna yaşlı ve yürüyemeyecek durumdayken öğ-rencileri onu kiliseye taşıdılar. Ondan son bir söz söylemesini istedi-ler. Yuhanna herkese baktıktan sonra, “Çocuklarım, birbirinizi sevi-niz” dedi. Kilise babalarından Yuhanna’nın öğrencisi İgnatius’la Polikarp onun öğrencileriydiler. Mezarı Selçuk Ayasuluk Tepe-si’nde, kendi adıyla anılan Aziz Yuhanna Kilisesi’nde bulunuyor. Yıllar sonra kilise önderleri İ.S. 431’de bu kentte toplanıp bazı ko-nuları tartıştılar. Elçi Pavlus, Efes’te kaldığı sırada Hristiyanlık Efes dışına da yayılıyordu. Çevre kentleri Kolose ve Laodikya’da İncil’in müjdesi duyuldu. Bu kentlerde de kiliseler kuruldu. (Koloseliler 1:6-7; 2:1)

Rab’bin Yuhanna aracılığıyla Efes kilisesine gönderdiği bildiri:

Efes’teki kilisenin meleğine yaz. Yedi yıldızı sağ elinde tutan, yedi altın kandilliğin ortasında yürüyen şöyle diyor: ‘Yaptıklarını, çalış-kanlığını, sabrını biliyorum. Kötü kişilere katlanamadığını da biliyo-rum. Elçi olmadıkları halde kendilerini elçi diye tanıtanları sınadın ve onları yalancı buldun. Evet, sabırlısın, adım uğruna acılara da-yandın ve yılmadın. Ne var ki, bir konuda sana karşıyım: Başlangıç-taki sevginden uzaklaştın. Bunun için, nereden düştüğünü anımsa! Tövbe et ve başlangıçta yaptıklarını sürdür. Tövbe etmezsen, gelip kandilliğini yerinden kaldırırım. Yine de olumlu bir yanın var: Niko-las yanlılarının yaptıklarından nefret ediyorsun; ben de nefret ede-rim. Kulağı olan, Ruh’un kiliselere ne dediğini işitsin. Galip gelene Tanrı’nın cennetinde bulunan yaşam ağacından yeme hakkını vereceğim.’

(Vahiy 2:1-7)

 


1 Ekrem Akurgal, Anadolu Uygarlıkları, s.133-200; Hanspeter Tiefenbach, Yedi Kiliseye Mektup, s.13-17
2 Turgay Üçal, Anadolu’ya Sesleniş, s.15-30; Hanspeter Tiefenbach, Yedi Ki-liseye Mektup, s.27-38

Anadolu’da Hristiyanlık

Yazar bu kitabın bölümlerini kullanma izni verdi.

Bu konuda daha fazla bilgi edinmek isterseniz, lütfen kopyanızı buradan satın alınız.