Elijah Henderson

Senin kabul ettiğin kurban alçakgönüllü bir ruhtur, alçakgönüllü ve pişman bir yüreği hor görmezsin, ey Tanrı.

Mezmur 51:17

Eşekler doğaları bakımından inatçıdır. İnatçı ve aksidirler. Bir keresinde iki çocuğun bir eşeği gütmeye çalıştığı görülmüştü. Eşeği itmişler, çekmişler, sonunda sopayla dövmüşler ama eşek yerinden kıpırdamamıştı.

Matta 21’de, İsa’nın üzerine hiç kimsenin oturmamış olduğu bir sıpaya bindiğini okuyoruz. Ama İsa bu sıpanın yanına geldiğinde, sıpa inatçı doğasını kaybedip boyun eğen, itaatkâr ve uysal olmuştu. Hatta insanların İsa’nın yoluna koydukları ağaç dalları ve giysilerinin üzerinden bile yürümeye razı olmuştu.

Bunun yanı sıra, insanların, “Davut Oğlu’na hozana! Rab’bin adıyla gelene övgüler olsun, en yücelerde hozana!” (Matta 21:9) diye bağırıp Tanrı’yı överek büyük bir gürültü oluşturması herhangi bir hayvanı da korkutmaya yeterdi ama küçük sıpa sakin bir şekilde yoluna devam etmişti. İsa, bu küçük sıpa üzerinde böyle bir etki yaratmıştı.

İnsanlar da eşekler gibi, inatçı, bencil, işbirliği yapmayan ve biraz ters bir yapıya sahiptir. Ama İsa ve insan yürekten bir bağlantı kurduğunda, içimizdeki o “eşek” doğası, boyun eğen, istekli ve işbirlikçi bir ruha dönüşür. Bu bağlantıyı kuran kişi değişmiş biri olur. Önü sınanmalar ve denenmelerle dolu olduğunda, engellerin üzerinden sakince geçer ve Tanrı’nın onları yenmesine yardım edeceğine güvenir.

İsa’yla bağlantımız bizi boyun eğer, istekli, itaatkâr, paylaşımcı bir hale mi getirdi, yoksa o eşek doğasının bir parçası hâlâ içimizde mi? Mesih’in çarmıhının dibinde inatçılığımızı unuturuz.

Benliğin kırılan bir pencere camı gibi paramparça olması gerekmektedir.