Bu dünyaya çıplak geldim, çıplak gideceğim. RAB verdi, RAB aldı, RAB’bin adına övgüler olsun! —Eyüp 1:21
Hiçbirimiz Eyüp’ün yaşadığı felaketleri yaşamadık; umarım hiçbir zaman da yaşamayız. Çoğumuz Eyüp’ün yaşadığı şeylerin bazılarını yaşadık ama onun gibi birbiri ardına ciddi saldırılara maruz kalmadık. Parasal aksiliklerden ötürü sarsıldık, doktor ciddi bir sağlık sorunumuz olduğu haberini verdiğinde bunun etkisiyle sendeledik ya da sevdiğimiz birini kaybedince kendimizi mahvolmuş hissettik.
Bizi pes etmekten ne alıkoyar? O karanlık saatlerde Eyüp’ü ayakta tutan ne olmuştu?
Buna en iyi yanıtın anahtar ayetimiz Eyüp 1:21’de bulunduğuna inanıyorum. Çıplak sözcüğü sadece sıfır mal mülk değil, aynı zamanda tamamen çaresiz olmak anlamına da gelmektedir.
Dünyaya geldiğimizde, ne zaman ya da nerede doğduğumuz hakkında kesinlikle hiçbir seçime sahip olmadık ve gereksinimlerimizin karşılanması için tamamen bizden büyük güçlere bağımlı olduk. Bu dünyadan ayrıldığımızda da hiçbir söz hakkımız olmaz. Bizi sonsuzluğa götürecek olan Yüce Tanrı’nın önünde tamamen çaresiz bir durumda dururuz.
Öyleyse adına zaman dediğimiz bu kısa dönemde neden O’na güvenmemeli? Hayatın yolumuza attığı şeyler üzerinde kontrol sahibi değiliz. Kontrol edebildiğimiz tek şey onlara verdiğimiz yanıttır. Eyüp’ün karısı gibi Tanrı’ya lanet edip ölmüş olmayı arzulamayı; Eyüp’ün arkadaşları gibi suçlayacak başka birini bulmayı ya da Eyüp’ün yaptığı gibi sorunlarımızda bize yardım etmesi için Tanrı’ya güvenmeyi seçebiliriz.
Gideceğimiz yolu Tanrı’nın seçmesine izin vermek çok daha iyidir. Yaşamlarımızı O’na teslim edersek O bize hatasız bir şekilde yol gösterecektir.