Resim: ninjaMonkeyStudio

“Köle yere kapanıp efendisine, ‘Ne olur, sabret! Bütün borcumu ödeyeceğim’ dedi. Efendisi köleye acıdı, borcunu bağışlayıp onu salıverdi.” —Matta 18:26–27

İsa bağışlamanın nasıl bir şey olduğunu göstermek için Matta 18:23-24’te geçen bencil köle benzetmesini anlatır. Bir kral hesap sormak için borçlu kölesini çağırır. Kölenin ona on bin talant borcu vardır. İsa’nın günlerinde bu akıl almaz bir miktardır. Borç o denli büyüktür ki, kölenin onu ödemesi imkânsızdır. Bu yüzden kral kölenin, eşinin, çocuklarının ve sahip oldukları her şeyin borcun karşılığında satılmasını buyurur. Dizlerinin üstüne çöken köle, bağışlanmak için kraldan zaman dileyerek yalvarır: “Ne olur sabret, bütün borcumu ödeyeceğim” (26. ayet). Elbette köleye daha fazla zaman tanınsa dahi borcunu ödemesi mümkün değildir. Rakam çok büyüktür.

Kral köleye acır, onu serbest bırakır ve borcunu siler. Bu, Tanrı’nın bize Mesih’te sunduğu bağışlamanın resmidir. Tanrı’ya olan günah borcumuzu asla ödeyemeyeceğimiz hâlde, Tanrı büyük merhametiyle günahlarımıza karşılık bizim yerimize ölmesi için Oğlu’nu göndermiştir. Bizleri Mesih’te bağışlamış ve günah borcumuzu sonsuza dek silmiştir.

Günahımın ciddiyetinin yüreğimde yankı yaptığı ilk anı capcanlı hatırlıyorum. Yalnız geçen bir yaz mevsiminde, hayatımda acılara izin verdiği için Tanrı’dan bezmiş bir durumda olmama rağmen, o anki umutsuzlukla Kutsal Kitap’ı açtım. Yeşaya kitabını okudum ve duramadım. O kitapta resmedilen Tanrı’nın gazabı beni iliklerime kadar sarstı. Belki hayatımda ilk kez, kendi ruhsal durumumdan korkar oldum. Tanrı’ya olan borcum ve hak ettiğim cezadan korktum. Mesih’in kurbanı olmaksızın günahımdan ötürü gerçekten cehennemi hak ettiğimi anladım.

Şu değerli af sözlerini okumaksa beni ne denli rahatlattı: “Oysa, bizim isyanlarımız yüzünden onun bedeni deşildi, bizim suçlarımız yüzünden o eziyet çekti. Esenliğimiz için gerekli olan ceza O’na verildi. Bizler onun yaralarıyla şifa bulduk” (Yeşaya 53:5). İsa benim günahlarım için öldü ve eğer tövbe ederseniz ve O’na iman ederseniz, sizin günahlarınız için de öldü.

Tanrı’nın affı bizim için kıymetli olmalıdır ama bazen Müjde, yüreklerimizde rağbet görmez. Tanrı’nın bağışlaması içimizde huşu uyandırmıyorsa, günahımızın ciddiyetini doğru hesaplıyor muyuz diye kendimize sormamız gerekir. Neticede, Müjde önce günahımızı itham eder ve sonra iyi haberdir, öyle değil mi? Püriten Thomas Watson’ın yazdığı gibi, “Günah acı gelmedikçe, Mesih tatlı gelmez.”

Tanrı’nın günahlarınızı bağışlamasının ne denli muhteşem, ne denli huşu uyandırıcı olduğunu doğru bir şekilde idrak edebiliyor musunuz? Tanrı’nın merhametini ne kadar yakından tanırsanız, başkalarına da o kadar merhamet sunarsınız.


Belli bir günahın ağırlığını özellikle hissettiğiniz oluyor mu? Tanrı’nın en büyük günahınızı İsa’nın çarmıhtaki eylemiyle iptal ettiğini bilmek sizi rahatlatıyor mu?